Daha önce iş yapmadığımız bir firma ile sanal ortamda toplantı yapıyoruz. Diğer şirketten katılımcıları daha önce hiç görmedik ve kameralar kapalı. Toplantı ilerlerken iki şirketin de temsilcileri arasında bazı anlaşmazlıklar çözülmeye çalışılıyor. Beni de kavga çıkarsa müdahale etmem için çağırdılar. Yani “kahveden arkadaşları topladım geldim” cümlesindeki kahveden arkadaşlara dahilim, ayrıca dosta güven düşmana korku salan bir tarafım da var, bunu da kabul edelim.
Sesimi çıkarmadan her iki tarafı da dinliyorum. Bizim şirketteki yönetici arkadaş kurt, dersine çok iyi çalışmış; çok sakin, çok usta, sanatını icra ediyor. Fakat karşı firmadaki yönetici arkadaşın hamleleri çok acemice. Bizim arkadaşın yaptığı her hamle için karşı bir hamle yapmaya çalışıyor ama hem dersine iyi çalışmamış hem de durumu idare edemiyor. Bir de üzerine kuyruğu dik tutmaya çalışıyor ama nafile, kaybediyor.
Ustalık nedir biliyor musunuz? Sadece almak istediğine odaklanır. Amacı; karşı tarafı rezil etmek, kavga çıkarmak değildir, kişisel hırslarına yenilmez, hedefi nettir. Hedefine ulaştığı sürece gereksiz şeylerle uğraşmaz. Arkadaşım da öyle yaptı, alacağını aldı ve toplantıyı bitirdi. Sonrasında telefonda konuştuk:
- Devrim görüyorsun, kimlerle uğraşıyoruz.
- Arkadaş yeni mi yönetici olmuş?
- Evet sanırım birkaç ay önce…
Kameralar kapalı, sadece teknik konular üzerinde konuşulmuş, başkaca herhangi bir sohbet edilmemiş fakat bir başka katmanda kişileri tanımasanız, yüzlerini görmeseniz bile bazı şeyleri hissedebiliyorsunuz (bu katman konusunu başka bir yazıda ele alırız elbette ama insanları, enerjiyi katman katman görmek mümkün, sevgili yazarınızın mistik bir yanı da var).
Örneğin, zamanından çok önce yönetici yapılmış arkadaşları gözünüz kapalı tanıyabiliyorsunuz. O kuyruk hiç bükülmüyor, hep dik, hep “yanlış yapmadım ve yapmam”, hep “ekibimin önünde rezil olmamalıyım”, hep “yöneticim beni hazır ve nazır görsün”, hep “en iyi benim”, hep hep hep.
Bebek yöneticiler bunlar; hani çok sevdikleri bir şey gördüklerinde ellerini kollarını heyecanla çırpan bebekler olur ya, işte öyleler. Yalnız böyle bir yöneticiye denk gelirseniz vay halinize, güldürebiliyorsanız ne mutlu ama ağlıyorsa yandınız. Mutlaka ya acıkmıştır, ya istediği bir şey olmamıştır, ya gazı vardır ya da altını doldurmuştur. Böyle yöneticilerin ebeveyn bakımlarını, kendisini oraya atayanlar ve üst yönetim mutlaka özenle yapmalıdır. Olması gerekenden önce yönetici olmuş kişi prematüre bebekler gibi kuvözde özenle büyütülmeli ki hayata tutunabilsin.
Çok sevdiğim, saygı duyduğum ve Türkiye’de önemli şirketlerin üst düzey yönetici kadrolarını belirleyen, bu yöneticileri geliştiren, hepimizin bildiği büyük şirketlere vizyon kazandıran sevgili Murat Kaan Güneri’nin sohbetlerimizde söylediği ve benim çok sevdiğim bir sözü var: “Türkiye genç yöneticiler mezarlığıdır”. Bu söze yürekten katılıyorum. Biz, yöneticilerin ihtiyaçlarımıza göre atamasını yapıyoruz fakat gelişimine yatırım yapmıyoruz. Bir nevi denize at, boğulmazsa yüzmeyi öğrenir mantığı ile yaptığımız bu atamaların çoğunda genç yöneticilerimiz boğuluyor ve denizin derinliklerini boyluyorlar.
Tüm erken yöneticilere kalpten bir hediye vermek isterim; Sezen Aksu’dan Küçüğüm şarkısı hepiniz için gelsin arkadaşlar. “Küçüğüm daha çok küçüğüm, bu yüzden bütün hatalarım, öğünmem bu yüzden, bu yüzden kendimi özel ve önemli zannetmem…” Sevgili okurum bilirsin beni, takılmam okumayı bırakmana. İçimden geldi an itibarıyla sen okumayı, ben de yazmayı bırakayım, şu şarkıyı bir dinleyelim.
Ben bıraktım yazmayı, dinledim ve tüm erken yöneticileri bağrıma bastım. Erken yöneticilerden yeterince bahsettik, isterseniz bir de “ergen yönetici”lerden bahsedelim. Benzetme bana ait değil, öncelikle bunu söylemem gerekir. Ben yukarıda bahsettiğim toplantı bitince sevgili ekip arkadaşıma, karşı taraftaki yönetici için “Erken yönetici olmuş çok belli” demiştim. O da bana “Erken değil ergen yönetici” demişti. Gülüştük biraz fakat “ergen yönetici” tabirine takıldım. Arkadaşıma çok teşekkür ederim bu bakış açısını bana kazandırdığı için, tüm ekibinin kendisini çok sevdiğini düşünürsek çok iyi bir yöneticiye de buradan selamımız olsun.
Ergen bir yöneticiyle mi çalışıyorsunuz? Tek kelime ile yandınız. Dövecek mi, sevecek mi, bir şeye mi kızacak bilemezsiniz, bir konuda çok dertlenebilir ve hemen peşine de gülebilir. Bir nevi çok sağlıklı deli. Bir anda bakarsınız bir hedefe doğru koşuyor hemen sonra o hedefi unutmuş hatta işi almış ekibin elinden, başka bir hedefe koşuyor. Toplantıları tam bir bomba! Bir önceki toplantıda benzer bir konuya çok sinirlenmiş fakat bu toplantıda müthiş savunuyor. Kendisini kimsenin anlamadığından dertleniyor sürekli. Boş zamanlarında uzaklara bakıyor, sanırsın daldığı derinlerden bir şey çıkaracak, bir çıkıyor “su çok güzel gelsenize” diye gülerek yüzünüze bakıyor.
Ergen yöneticinin sağı solu belli olmaz. Ekibi, işi yönetmekle yönetememek arasında ince bir çizgi bulur ve tam da orada yürür. Kimi zaman çok iyi gidiyor dersiniz ve gerçekten kumaşında varsa iyidir de fakat kimi zaman sayılabilecek birçok bahaneden ama en çok da kendisinden ötürü (kendisine söylerseniz her ergen gibi asla kabul etmeyecektir) her şey ve hatta hayat sarpa sarar. Siz belki dışarıdan görmezsiniz ama kafasının içinde şu sorular oradan oraya çarpar: Nereden de yönetici olmuştur, neden bu işleri yapmak zorundadır? Oysa herkes ne kadar da mutludur, üstündeki yönetici her şeyi ama her şeyi yanlış yapmaktadır ve kimse ona dokunmamaktadır. Belki de torpillidir, hayat üst yöneticisine kolaydır, oysa tüm takımı bizzat kendisi yönetmektedir ve pis işleri kendisi yapmaktadır. Yöneticisi kendisine iyi davranmaktadır ama sinir de etmektedir, iş hayatı ne zordur”
Ergen yöneticilerin yüzünü değilse de içini, ruhunu sivilceler basmıştır fakat sakın patlatmayın, izi kalır. Ekibi için değil ama üst yöneticileri için tavsiyelerim ergen çocuk yetiştirmekten çok da farklı olmaz. Sevgili üst yöneticim ergen bir yöneticiniz varsa;
- Mutlaka sabırlı olun
- İş ve ekibine davranışları için bazı sınırlar belirlemek ama zamanla esnekliği artırmak iyi olur
- Kendisini dinlemeniz çok değerlidir, bu nedenle ona zaman ayırmalısınız
- Her işine karışmayın, biraz alan tanıyın
- Bir konu nasıl çözülecek tarifini hızlıca yapmayın, kendisinin bulmasını isteyin, acele etmeyin
- Eleştirmeyin, takdir edin
- Olanı ya da olmayanı dürüstçe paylaşın
- Güvenin
Değerli üst yöneticim unutmayın bunun size de faydası var. Sizler yönetici yetiştirdikçe kendi yolculuğunuzda ustalaşacaksınız. Sadece işleri iyi yapmanın yetmeyeceğini artık biliyorsunuz, üst yöneticilikte yükselebilmek için yetiştirdiğiniz diğer yöneticiler de size doğrudan ya da dolaylı çok katkı sağlayacaklar, hatta emin olun yaptığınız işlerden, projelerden çok daha fazla katkıları olacak.
Çok kolaydır sevgili Murat Kaan Güneri’nin bahsettiği mezarlığa genç yöneticileri sonsuza kadar gömmek. Düşünmeden üzerine basmanız, büyümeden tam orta yerinden kırmanız, büyüse bile ruhunda kötü izler bırakmanız öyle kolaydır ki. Yöneticiyi seçmekle bitmiyor işiniz, geliştirmeniz de lazım, siz buna hazır mısınız?
Sevgili üst yöneticim, camii avlusuna bırakmayacaksanız ve bu kirli dünyaya bir yönetici daha getirmeye hazırsanız, emin olun siz de onunla birlikte büyüyeceksiniz. Rahat bir ebeveyn yönetici olursanız çok da keyiflidir yeni yöneticileri, liderleri yetiştirmek. Emin olunuz, bir gün onlarla gurur duyacaksınız ve iş yaşamınızda bundan daha fazla keyif alacağınız bir başarınız olmayacak.