Fransa, Almanya ve İsveç, Avrupa Birliği’ni batarya sektöründe Çin’e olan bağımlılığı azaltmaya yönelik adımlar atmaya çağırdı. Bu ülkelerin liderleri, Avrupa’nın kendi batarya üretim kapasitesini artırarak, stratejik bağımsızlığını sağlaması gerektiğini vurguladı. Özellikle elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerji sistemleri için bataryaların önemi giderek artarken, bu durumun aciliyeti daha da belirgin hale geliyor. Avrupa, batarya üretiminde büyük ölçüde Çin’e bağımlı hale gelmiş durumda. Bu bağımlılık, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda güvenlik açısından da riskler taşıyor. Ülke yetkilileri, bu durumu değiştirmek için Avrupa’da batarya üretim tesislerinin kurulmasını teşvik etmek amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmeyi öneriyor. Böylece, hem yerel istihdamı artırmak hem de dışa bağımlılığı azaltmak mümkün olabilir.
Önerilen stratejiler arasında, Avrupa’nın batarya tedarik zincirini güçlendirmek ve yerli üretimi teşvik etmek yer alıyor. Bu bağlamda, sürdürülebilir ve çevre dostu üretim yöntemlerinin benimsenmesi gerektiği belirtiliyor. Ayrıca, Avrupa’nın ham madde kaynaklarını çeşitlendirmesi ve geri dönüşüm süreçlerini iyileştirmesi gerektiği de vurgulanıyor. Böylelikle, çevresel etkilerin azaltılması hedefleniyor. Bu çabaların yanı sıra, Fransa, Almanya ve İsveç, AB’nin yenilikçi teknolojilere yatırım yapmasını da talep ediyor. Yeni nesil batarya teknolojileri, enerji depolama verimliliğini artırarak, Avrupa’nın enerji geçiş sürecine katkıda bulunabilir. Bu noktada, kamu ve özel sektör işbirliğinin önemi büyük. İşbirliği, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini hızlandırarak, Avrupa’nın batarya pazarında rekabetçi kalmasını sağlayabilir.
Ayrıca, bu ülkelerin liderleri, batarya üretimi için gerekli olan hammadde tedarikinin güvence altına alınması gerektiğini belirtiyor. Özellikle lityum, kobalt ve nikel gibi kritik maddelerin temininde yaşanabilecek sıkıntılar, üretim süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Avrupa’nın bu maddeleri yerel olarak temin etme çabaları, bağımlılığı azaltmanın yanı sıra, çevresel sürdürülebilirliği de artırabilir.
