Giyilebilir teknolojilerde güvenlik ve gizlilik

Nesnelerin İnterneti (IoT), giyilebilir teknolojiler için güvenlik ve gizliliği en önemli konu haline getiriyor.

Sektördeki uzmanlar hızlı bir şekilde büyüyen giyilebilir teknoloji pazarında nesnelerin interneti ile daha kapsamlı hale gelen veri güvenliğiyle ilgili gelişmelere endişeli yaklaşıyor. Giyilebilir teknolojiler fitnes takibinden askeri alanda haberleşme için kullanılan giyilebilir teknolojilere kadar günümüz teknoloji sektörünün en hızlı büyüyen alanlarından birisi olarak ön plana çıkıyor.

Her daim kullanılır durumda veya açık olan bu cihazlarda özellikle üretim aşamasında güvenlik ve gizlilik konusundaki detayların göz önünde bulundurulmaması kullanım politikası oluşturucuları için pek çok kritik detayı beraberinde getiriyor.

Güvenlik konusunda endişeleri bulunan sektör uzmanlarında genel olarak hakim olan görüşün kanun yapıcıların gizlilik konusunda sıkı kurallar belirlemeden önce bazı düzenlemelere öncülük etmesi ve cihaz üreticilerinin kullanıcıların toplanan verilerin ne şekilde toplandığı ve kullandığı yönünde şeffaf davranması yönünde olması dikkat çeken detaylar arasında yer alıyor.

Dünyanın en büyük ağ teknolojileri şirketlerinden Cisco’nun servis sağlayıcı pazarlama departmanı Başkan Yardımcısı Doug Webster, giyilebilir teknolojilerin nesnelerin interneti teknolojilerinin yer aldığı bir alan haline geldiğini vurgulayarak bu sürecin IT departmanının gelişiminde önemli aşamalardan birisi olacağını belirtiyor.

Webster, hayatımıza girecek olan bir sonraki inovasyonun veriyi bir noktadan diğerine taşımaktan farklı olarak daha önce görülmemiş ölçekte fiziksel nesnelerin birbirine bağlanmasıyla ilgili olacağını söylüyor ve ekliyor: “Her geçen gün daha fazla ‘nesnenin’ üzerimizdeki tişörtlere, başımızdaki gözlüğe, kolumuzdaki saate hatta mücevherlerimize bağlanır hale gelmiş durumda. Yaşanılan bu değişimle çevremizdeki cihazların daha güvenli hale getirilmesi bir ihtiyaç olarak ön plana çıkıyor.”

Cisco, güvenliğe yönelik tahminler konusunda yaşanılabilecek senaryoları rakamlarla destekleyenler arasında yer alıyor.

2020 yılında 600 milyon giyilebilir cihazın internet erişimine sahip olacağını öngören Cisco, bu rakamın geçtiğimiz yıl 87 milyona eriştiğini belirtiyor. Sadece Kuzey Amerika’da 180 milyon giyilebilir cihazın bulunacağı tahmin edilirken sadece geçen yılki sayının bir yılda dört kattan artması dikkat çekilen detaylar arasında yer alıyor. Diğer taraftan kullanılacak cihazların kablosuz ağ trafiğinde toplam mobil trafiği sadece yüzde 1’ine karşılık gelecek şekilde  “sadece küçük bir bant genişliğini” kullanacağını göz ardı edilmemesi önem arz ediyor.

Webster, yaşanılacak büyümeyle birlikte giyilebilir teknolojileri etkileyen konuların güvenlik politikalarını oluşturan kişiler tarafından incelenmesinin önemli olduğunu belirtiyor.

Cisco, mobil trafikteki kullanımı destekleyecek şekilde ağ kapasitesinin yeterli hale getirilmesini sağlamaya yönelik olarak ABD hükümetinden daha fazla aksiyon gerçekleştirmesini isterken; servis sağlayıcılarını kendi ağlarını oluşturmalarına teşvik ediyor.

Kanun yapıcıların gözünden

Fakat güvenlik ve gizlilik hala engeller arasında yer alıyor. Colorado Hukuk Fakültesi profesörlerinden Scott Peppet, nesnelerin interneti teknolojisine sahip cihazlarda özellikle küçük, hafif ve toplu bir şekilde üretilebilen cihazların güvenlikle ilgili önlemleri almada sorun teşkil ettiğini belirtiyor.

Bu konunun teknik bir konu olduğunu belirten Peppet, yaptıkları araştırmalardan hareketle bu cihazlarda tüketici cihazları olarak satılan ilk dalgaların güvenli olmadığını bildiklerini vurguluyor ve ekliyor: “Neden aslında oldukça açık. Cihazlar oldukça küçük ve genel olarak ucuz olmak üzerine geliştirilirken sınırlı bağlantı özellikleriyle sunuluyorlar. Diğer taraftan sıkça internet üzerinden etkileşimde olunmamasının önemli bir etken olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor.”

Gizlilik yasaları kapsamanın yetersiz olması kullanıcılar tarafından nesnelerin interneti teknolojini kullanan giyilebilir teknolojilerde dikkat çekilen noktalardan birisi olarak ön plana çıkıyor. Nitekim Fitbit ve diğer popüler fitnes takip cihazları en çok veri toplanan cihazlar olarak olmasına karşın, bu cihazların önemli bir bölümünde sağlık bilgileriyle ilgili standartların yönetildiği HIPAA’da belirtilen kullanım ve veri koruma şartlarına uygunluğu bulunmuyor.

Ayrıca gizlilik politikalarında veri toplama ve veri kullanımı konusunda genel bir kargaşanın olduğunu söylemek mümkün. Karmaşık ve anlaşılması güç yasal dokümanların cihaz üreticileri ve uygulama sağlayıcılar ve üreticiler tarafından özümsenmemesi; kullanıcılar tarafından detayların net olarak bilinmemesi sıkça karşılaşılan bir senaryo. Bu kapsamda kullanıcıların çoğu kez kendilerine sunulan anlaşma kapsamında kendi bilgilerine sahip olmadıklarını öğrenmesi, kendi profillerindeki bilgileri düzenleme veya silme konusunda imkanlarının olmadığına dair sürprizle karşılaşılması söz konusu olabiliyor.

Jan Chakowsky, bu alanda mükemmel bir potansiyel olduğunu belirterek şu detaya dikkat çekiyor: “Tüketicilerin nasıl bir ortama dahil olacağını kavradığından emin olmamız gerekiyor.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu