Ödeme teknolojileri şirketi Mastercard, biyometrik ödeme sistemlerindeki sorunlara çözüm bulmak amacıyla Oxford Üniversitesi ile ortak yürüttüğü “Global Biyometrik Kullanımı Araştırması”, tüketicilerin mobil biyometrik ödemelere bakışına, yaşanan sorunlara ve çözüm önerilerine ışık tutuyor.
Teknolojinin hayatımıza yerleşmesi ve nakit kullanımının yerini dijital ödemelerin almasıyla birlikte akıllı telefonlar üzerinden kullanılabilen parmak izi tanıma ve diğer biyometrik yöntemler giderek yaygınlaşıyor. Sadece kimliğinizi doğrulayarak kayıtlı bilgilerinizle her yerden her koşulda ödeme yapabiliyorsunuz. Mastercard bu alanda kullanıcılarına, fotoğraftan tanıyan SelfiePay, kalp ritmiyle kimlik doğrulayan bileklik Nymi, dijital cüzdan Masterpass, otomatlara bluetooth ile bağlanarak kart ve para kullanmadan alışveriş imkanı sunan Qkr! gibi birçok çözüm sunuyor.
Tüketicilerin büyük bir çoğunluğu kimlik doğrulama için şifre yerine daha güvenli ve pratik olan biyometrikleri tercih etse de finansal kuruluşlar bu teknolojiyi sunmaya temkinli yaklaşıyorlar. Mastercard, Oxford Üniversitesi ile birlikte hazırladığı “Finansal Hizmetlerde Mobil Biyometrikler: 5 Faktör Modeli” raporunda, bu soruna eğildi ve mobil biyometrik uygulamalarının başarılı bir şekilde kullanılması için yapılması gerekenleri ortaya koydu. Rapor ile oluşturulan ve ödeme çözümünü performans, kullanışlılık, adaptasyon kabiliyeti, güvenlik ve gizlilik başlıklarında değerlendiren 5 Faktör Modeli, mobil biyometrik kullanımının gerek tüketiciler gerekse sektör oyuncuları arasında yaygınlaşması açısından temel taşı niteliğinde. Ancak bunun başarılabilmesi açısından finans kuruluşları, akademisyenler, kamu sektörü ve teknoloji üreticileri arasında bu çerçevenin anlaşılması ve geliştirilmesi için sıkı bir iş birliği gerekiyor.
Mastercard, Oxford Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Bölümü ile yaptığı iş birliği ile tüketiciler tarafından benimsenen bu teknolojilerin finans sektöründeki diğer kuruluşlarda da kullanımının yaygınlaşmasını amaçlıyor. Yapılan araştırmaya göre tüketicilerin yüzde 93’ü biyometrik kimlik doğrulama yöntemlerini klasik şifre kullanımına tercih ediyor. Bankalar ve finansal kuruluşların yüzde 92’si ise biyometrik teknolojilerin artık finans sektörü tarafından daha yoğun kullanılması gerektiğini kabul ediyor. Ancak uygulamalar açısından bakıldığında bu güvenli ödeme yöntemlerinin henüz yeterince yaygınlaşmadığını görüyoruz. Bankaların sadece yüzde 36’sı bu uygulamaları kullanma kabiliyete sahip olduklarını belirtiyorlar.
Güvenlik için şifre mi, parmak izi mi?
Tüketiciler arasında bugün 90 milyar olan şifre kullanımının 2020 itibariyle 300 milyar olacağı tahmin ediliyor. Bu büyüme de güvenlik endişelerinin büyümesine neden oluyor. Zira şifre kullanımı kolay ve , herhangi bir şey taşımayı gerektirmiyor olsa da giderek karmaşıklaşan şifre oluşturmalar, güvenlik için sürekli şifre değişikliği, ve tahmin edilebilir olması nedeniyle gelişen dijital dünyada güvenli bir seçenek değiller. Kullanıcıların yüzde 21’i, 2 hafta sonra şifrelerini unutuyorlar, 3’te biri ise şifrelerini unuttuğu için satın alma işleminden vazgeçiyorlar. Bu açılardan bakıldığında şifre kullanımının olumsuz yanları iyi yanlarına baskın çıkıyor.
Tüketici deneyimini paha biçilemez ve güvenli kılmak için Mastercard, ödemelerde biyometrik teknolojisinin kullanımının öncüsü konumunda. Ödeme işlemini hızlandırırken artan bir güvenlik sağlayan Mastercard Identity Check Mobile, bilinen adıyla “SelfiePay”, artık dünya genelinde birçok ülkede kullanılıyor.
5 Faktör Modeli
1.Performans: Alışveriş yaparken en keyif kaçıran şeylerden biri de kartınızın “geçersiz” uyarısı almasıdır. Dolayısıyla kimlik doğrulaması doğru kişiyi mağdur etmeyecek ama dolandırıcıyı yakalayacak şekilde yapılmalıdır. Dolayısıyla, biyometrik ödeme çözümünün performansını işlemlerdeki “Hatalı Onay” veya “Hatalı Red” oranlarını ölçerek ve bunları karşılaştırarak belirleyebiliyoruz.
2.Kullanışlılık: “Teknofobik”, yani, teknolojiden ürken tüketicilerin bile kolaylıkla kullanabileceği güvenli ve basit ödeme çözümleri ile eşsiz müşteri memnuniyeti sunabilmek giderek önem kazanıyor. Zira tüketiciler kolay, hızlı ve güvenli yöntemleri tercih ediyorlar. Tüketiciye sunulan yöntemin etkin, etkili, tatminkar, kolay öğrenilebilir ve hatırlanabilir olması gerekli. Parmak izi, selfie gibi kimlik doğrulama çözümleri biyometrik kullanımının yaygınlaşması için artık şirketlerin yer vermesi gereken yöntemlerin başında geliyor.
3.Adaptasyon kabiliyeti: 2016 itibariyle ortalama bir tüketici yaklaşık olarak 4 adet dijital cihaza sahip. İşte bu nedenle cihazlar arası senkronizasyon da önem kazanıyor. Yani biyometrik kullanımının yaygınlaşması, yüz tanıma, göz tarama, ses tanıma gibi sistemlerin farklı cihazlar kullanan aynı tüketicinin tüm cihazlarında kullanılabilirliğinin mümkün kılınmasından geçiyor. İleri seviye kimlik doğrulamanın tek bir kullanıcı için birden fazla cihaz üzerinden tanımlanabilmesi, gereken güvenliği ve senkronizasyonu sağlayabiliyor.
4.Güvenlik: Biyometrik kimlik doğrulamanın vazgeçilmezi tüm diğer yöntemlerde olduğu gibi elbette ki dolandırıcılık riskinin azaltılması. Bu da biyometrik kimliklerin cihaza şifrelenerek tanımlanması ve asla cihaz dışında kullanılmamasıyla sağlanıyor.
5.Gizlilik: Son teknolojileri ve koruma sistemlerini kullanan biyometrik çözümlerde dahi gerçek kimliğin gizliliğinin sağlanması önemli.