Özellikle halka açık bulutlarda hizmet başlatmak oldukça kolaydır. Peki, gelecek olan faturanın kontrolünü ele almaya ne dersiniz?
750 kişiden oluşan bir ankete dayalı olarak Flexera tarafından bir rapor hazırlandı. “Bulutun Durumu 2020” isimli rapora göre, kuruluşlar bulut harcamalarına giden miktar normal bütçeyi ortalama yüzde 23 aşıyor ve gelecek yıl bulut harcamalarının yüzde 47 artması bekleniyor.
Bütün bunlara ek olarak, katılımcılar, bulut harcamalarının yüzde 30’unun boşa gittiğini düşünüyor. Cevap verenlerin çoğu, salgın döneminin planlanan bulut kullanımını artırdığını söylüyor ve bu durum COVID-19’un ortaya çıkardığı sonuçları gözler önüne seriyor.
KPMG CIO Danışman Direktörü Adrian Bradley, müşterilere bulut maliyet yönetimi konusunda danışmanlık yapıyor. Bradley, The Register’a bu konuyla ilgili müşterilerin üç şeyin ters gittiğini fark ettiklerini söylüyor. Bradley, “Bunlardan birincisi, buluta ulaşmanın beklediklerinden daha pahalıya mal olması. İkincisi, buluta ulaştıklarında beklediklerinden daha fazla ve çoğunlukla geçmişte harcadıklarından da fazla harcama yapmış oldukları. Üçüncüsü ise değeri bu harcamadan elde ettiklerini düşünmektir” diyor. Aynı zamanda bu noktada en büyük sorunun işletmelerin buluta geçerken “fazla taviz vermesi” olduğu fikrini öne sürerken, tam fayda elde edebilmek için gereken dijital dönüşüm seviyesinin orada olmadığını da ekliyor.
Başka bir deyişle, çok fazla kaldırma ve kaydırma işlemleri ön planda oluyor. Bradley şöyle konuşuyor: “İşletmeler tembel oldukları için bu seçimi yapmadılar, onlar için uygun fiyatlı olan buydu.” Önemli olanın kalkıp kaymak zorunda kalınırsa orada durmamaları gerektiği olduğunu da belirtiyor. Bunu teknik borç hikayesinin yeni bir çeşidi olarak görüyor. Bunun daha pahalı olmasının sebebi, kullandıkça öde hizmetinden yararlanmak yerine daha fazla uygulamanın sanal makinelerde çalışıyor olmasıdır. Bradley, bulut hizmetlerini doğasında olan ekonomileri almadıklarını söylüyor. Önemli bir diğer faktör de bulutun statik olmamasıdır. KPMG danışmanı bilgi işlemleriyle ilgili yeni benzer hizmetlerin genelde daha ucuz olduğunu belirtirken, “Buluta geçerseniz ve hiçbir şey yapmazsanız, bu değer erozyonunu yaşarsınız. Fiyatlandırma, her yıl yeni sürümlere geçmek için yatırım yapanları ödüllendirme eğilimindedir” diyor.
Maliyet Danışmanı Apptio’da Baş Ürün ve Teknoloji Sorumlusu Scott Chancellor, yerleşik maliyet optimizasyonlarının paradan tasarruf sağlayabileceğini söylüyor. Aynı zamanda, bir tasarruf planına, ayrılmış bir örneğe veya başka bir tür taahhüttün önemli olduğunu da belirtiyor.
Burada var olan sorun, bütün büyük bulut sağlayıcılarının gelecekte bir satın alma taahhüdü karşılığında oldukça büyük indirimler sunuyor olmasıdır. Bu durumda sadece kaynakların tam olarak kullanılmasıyla para tasarrufu sağlanabilir.
Bu sorunun başka bir yönü ise, maliyeti optimize etmekten sorumlu kişilerin teknolojiyi geliştirenlerden farklı olma yöneliminde olmasıdır. Apptio mühendisi Abuna Demoz, “Öncelikle yeni bir uygulama kuran bir mühendis olduğunuzu düşünün. Bu uygulamanın çalışmasını çok istiyorsunuz. Ne kadar kapasiteye ihtiyacınız olduğunu, ne kadar hesaplamaya ihtiyacınız olduğunu öncesinden tahmin etmek oldukça zordur. Bu yüzden de bir mühendis genellikle sonrasında geri dönüp ayarlama yapar ve bu ayarlamalar için de aşırı tedarik gerekir” diyor.
Benzer şekilde Bradley de teknik kişilerin tedarik konusunda işletmelerin gerçekten ihtiyaç duyduğu şeylerle bağlantısının kesilmesi riskinin olduğunu söylüyor.
“Seçeneğin çok olması da bir sorun!”
Birçok hizmetin sunulması da aslında bir sorundur. Şansölye, bununla ilgili müşterilerin benzer teklif ve seçenekler arasından hangi SKU’yu (Stok kodları) seçeceklerini anlamakta oldukça zorlandıklarını belirtiyor. Şansölye, “Örneğin, AWS’den önce oluşturulmuş bir veri analizi çözümünü kullanmak yerine, verileri ucuza S3 kovalarında depolamak, aynı zamanda bu verileri sorgulamak için daha düşük maliyetli seçeneklerden birini kullanmak ve bunu ücretsiz bir açık aracılığıyla görselleştirmek mantıklı olabilir. Yani burada bahsettiğimiz şey ise kaynak araçtır” diyor.
Daha önceki yıllarda AWS’de maliyet yönetimi araçları üzerinde çalışmalar yapan Şansölye, büyük sağlayıcıların bilinçli ve kasıtlı olarak müşterinin kafasını karıştırdığını veya onları gereksiz harcama yapmaya ittiğini reddediyor. Bununla ilgili, “O iş birimini yönetirken benimsediğim zihniyet, uzun vadede şirket için en iyisi aynı zamanda müşteriler için de en iyisiydi” şeklinde düşüncelerini ifade ediyor.
Peki, bir bulut sağlayıcı hizmeti diğerinden daha değerli olabilir mi? Demoz, bir bulut sağlayıcısının genelde uygun maliyetli olmadığını ancak özel makine öğrenimi, belirtilmiş iş yükleri gibi özellikler eklenmiş bir bulut sağlayıcıyı diğerinden daha uygun maliyetli bulabileceğiniz özel durumların da olabileceğini söylüyor.
Şunu da belirtmek gerekir ki, bir bulut harcamasını optimize etme yolunda birçok farklılık bulunuyor. Demoz bu farklılıklarla ilgili, “AWS size bir tasarruf planı sunuyor yani bir- üç yıl içinde belirli bir boyutta sanal makine satın almak yerine, o zaman dilimi boyunca harcayacağınız bir miktarı taahhüt ediyorsunuz ve böylece biraz daha fazlasını elde ediyorsunuz. Bu duruma esneklik deniyor. Aynı zamanda, GCP’nin farklı bir teklifi bulunuyor. Uzun süreli kullanım indirimleri, 7, 14 veya 30 gün boyunca yüksek uzun süreli kullanım filigranınıza dayalı olarak işleminizde indirim yapmanızı sağlıyor. Hatta bunun için önceden karar vermeniz bile gerekmiyor” diyor.
Müşteriler parasını kurtarmaya nasıl devam ediyor?
Duckbill Grup Baş Bulut Ekonomisti ve AWS maliyet yönetiminde uzman olan Corey Quinn, The Register’a, kuruluşların AWS faturalarının çok fazla bir miktar olmasalar bile çok büyük olduğunu düşünme eğiliminde olduklarını söylüyor. Quinn, “Muhasebedeki biri Amazon’dan bir fatura alıyor ve bu fatura baya kabarık, buna ilk tepkisi: ‘Mühendislik kaç kitap satın alıyor? Onları o kadar okurken görmüyorum’ Buluta geçiş bu açıdan dikkati bu noktaya odakladı. Buluttan önceki zamana geri dönerseniz, şirketler o zaman da bu tür paralar harcıyordu. Ama o zaman sermaye kiralamaları ve birçok satıcıdan bahsediyordunuz. Şimdi tek bir satıcıya opex yapılıyor ve sonrasında gelen fatura ise bir telefon numarası kadar uzun oluyor” diyerek konuyla ilgili görüşlerini belirtiyor.
Peki, durum böyleyken müşteriler parasını kurtarmaya nasıl devam ediyor? Bu sorunun cevabını da veren Quinn, bunun birçok adımı olduğunu söylüyor: “İlk adım, “Şunu kapatın” sunağında ibadet etmektir. Çünkü kapatmayı unuttuğunuz her şeyin bedelini ödersiniz. Sonra dışarı çıkın ve tasarruf planları satın alın. Yani, yapılabilecek en tipik şeyler yapılmalıdır.” Quinn, ayrıca uygulama mimarisinin de maliyet açısından bakmaya değer olduğunu söylüyor. “Müşterilerinden devasa miktarda veri alan bir müşterimiz vardı, ancak kullanılabilirlik bölgeleri arasında 50 kat daha fazla veri aktarılıyordu. Bu aktarım, etkili bir şekilde ücretsiz olan bir veri merkezinde yapılıyordu. AWS’de veya herhangi bir bulut ortamında bunun için GB başına ücretlendirilirsiniz ve bunun ele alınması gerekir” diyor.
Quinn’e sorulan bir diğer soru ise, kapatılması gereken şeylerin çalışıp çalışmadığını nasıl anlayabileceği oluyor. Quinn, bu soruyu şu şekilde yanıtlıyor: “Bulut sağlayıcılarından API’lere bakabilir ve bu örnekler boşta diyebilirsiniz. Onları kapatmanız gerektiğini söyleyemeyiz.”
Bazı hizmetler diğerlerinden daha mı değerlidir ve öyleyse, bunu nasıl anlayabilirsiniz diye sorulduğunda Quinn, bunun bir bağlam olduğundan bahsediyor. Quinn, “İşaret edebileceğim ve evet diyebileceğim çok az AWS ürünü var, bu gerçekten saçmalık ve üzücü. Çok fazla bir seçenek yok” diyor.
İlerle ve gör
Ortada bir sorun var. Çoğu ürün parça parça fiyatlandırılıyor. Bu alan çok farklı fiyatlandırma boyutlarının olduğu, işlerin karmaşık bir halde bulunduğu bir alan. Quinn, “Veri tabanınız bir ayda kaç okuma ve yazma yapıyor ve kaç IOPS” diye soruyor ve cevabı da kendisi veriyor: “Bilmiyorum. Bunun cevabını kimse kolayca bulamaz zaten.”
Quinn, AWS’nin hizmeti sağlaması için gerekli maliyetin altında yatan mantığa dayalı fiyatlandırmanın işleyiş şeklinin bir sebebi olduğundan bahsederken bunun da maliyeti ciddi anlamda değişken bir hale getirdiğini belirtiyor.
Bunun çözümü ise, bir şeyi çalıştırmak ve bunun ne kadara mal olduğunu görmeye çalışmaktır. Fakat yine de bir sorun vardır. Quinn, “Siz bir şeyler inşa ederken, şirketinizdeki farklı bölümler, farklı faaliyetler gösterdikçe, maliyetleri ilişkilendirmek gittikçe zorlaşır. Fatura bu ay yüzde 20 daha yüksek ve size S3 olduğunu söylüyor. İşte bu bir depolamadır fakat bu yine de bize bir şey söylemez” diyor.
Quinn, Apptio gibi bir bulut sağlayıcısının diğerinden daha değerli olduğunu düşünmeyenlerdendir. Üç büyük şirketin büyük ölçüde benzer fiyatlandırma sistemine sahip olduklarını, bazı şirketlerin de önemli indirimler yapmaya daha istekli olduğunu söylerken, bulut sağlayıcılarının birbirleri üzerinden iş kazanmaya değil insanları veri merkezlerinden çıkarmaya çalıştıklarını belirtiyor.
Bütün bunlara ek olarak Quinn’in bir de tavsiyesi bulunuyor: “ İnşanızı yaparken, onu her yerde çalıştırma fikriyle yapmayın. Çoğu durumda, bu inşa, değerden ziyade bir iştir.”