Networking günümüzde neden önemli?
Bilgisayar ağları, özellikle kenar ağlar; insanların bilgiye giderken ilk geçtikleri, ilk dokundukları, ilk temas ettikleri yer. O bağlantı olmadığı zaman hiçbir yere erişemeyiz, işlerimiz yapamayız, eğlence ya da kendi kişisel işlerimiz için hiçbir yere bağlanamayız. Bu nedenle bağlantının verimli çalışması, tüm hayatımızın akışı için çok önemli hale geldi. Hayatımızın bu kadar içinde yer aldığı için networking dünyası da sürekli kendisini geliştirmeye, git gide daha verimli ve güvenli olmaya doğru ilerliyor. Sürekli çok hızlı bir gelişim var. Özellikle HPE Aruba Networking tarafındaki inovasyonlarla, bağlantı teknolojileri öyle ön plana çıktı ki, en kalabalık, en yoğun yerlerde bile haberleşme artık çok verimli bir şekilde mümkün.
HPE Aruba Networking olarak, profesyonel kablolu/kablosuz, SD-WAN/SASE sistemleri ile bu alanda çok önemli teknolojiler geliştiriyoruz. Başka üreticilerden kendimizi farklılaştıracak inovasyonlara imza atıyoruz. İnovasyon çok önemli çünkü “wireless access” olarak baktığımız zaman, erişimin yaklaşık %90’ı Wi-Fi, geri kalan da cep telefonu şebekeleri üzerinden sağlanıyor. Bir yandan da, Wi-Fi’ın etkin çalışabilmesi için alt katmanında çok verimli çalışan bir kablolu networke, veri merkezi networklerine, ağ anahtarlarına ve SD-WAN networküne ihtiyaç var. Ancak temel olarak, Wi-Fi verimli çalışmazsa hiçbir şey düzgün çalışmaz.
Wi-Fi teknolojilerinde ciddi bir dönüşüm var. Yeni nesil cihazlar kurumlara nasıl faydalar sağlıyor? Özellikle gelir oluşturma ve güvenlik modellerinde nasıl dönüşümler var?
Yeni nesil Wi-Fi teknolojilerindeki en önemli noktalardan bir tanesi de yeni bir frekans bandının Türkiye’de devreye alınması. BTK’nın da geçtiğimiz yılın sonlarında verdiği onayla, Türkiye’de 6 GHz frekans bandı kullanımı açıldı. Bu çok büyük bir yenilik, çok büyük bir devrim ve çok büyük bir zıplama noktası çünkü Wi-Fi’da yıllardır 2.4 ve 5 GHz frekans bantları kullanılıyordu. 6 GHz frekans bandı ile enterferanstan kaçınmış olan, kalabalıktan uzak, yepyeni ve tertemiz bir frekans bandı havada oluşturulmuş oldu. Böylelikle en kalabalık ortamlarda dahi gigabitlerce, çok daha hızlı Wi-Fi iletişimi mümkün hale geldi. HPE Aruba Networking olarak, biz de bu teknolojiler üzerinde inovasyonlarımızı güçlendirmeye devam ettik ve ediyoruz. Özellikle 6 GHz ve 5 GHz’in birbirini enterfere etmemesi, 6 GHz bandı içerisindeki istemcilerin en verimli access pointe bağlanmalarını sağlayan Client Match teknolojimiz, access pointlerin birbirlerine rahatsızlık vermemeleri için en verimli kanal seçimini yapan Air Match gibi 6 GHz frekans bandına özel yeniliklerimiz var.
İşin güvenlik tarafına geldiğimizde ise HPE Aruba Networking’in mikro segmentasyon ya da diğer adıyla dinamik segmentasyon teknolojisi var. Bu teknoloji sayesinde de kullanıcılar (Wi-Fi’a 2.4 GHz, 5 GHz ve 6 GHz’den bağlanan istemciler), aynı access pointte, aynı switche ya da aynı WLAN’da bağlı olsa bile kullanıcılar mikro segmentasyon ile tek tek güvenlik altına alınıyor. Bu sayede on binlerce kullanıcıyı birbirinden ayırabiliyoruz.
HPE Aruba Networking bugün Türkiye’nin en büyük stadyumlarında, otellerinde, üniversite kampüslerinde çalışıyor. Teknolojimiz sayesinde on binlerce kullanıcıya erişim sağlarken hepsini birbirinden ayırarak tek tek güvenlik altına alabiliyoruz. Bunu monetize etme tarafına gelecek olursak, iş ortaklarımızın hepsi HPE Aruba Networking’in MSP modeliyle bu teknolojileri GreenLake platformumuz altında “security as a service” ya da “networking as a service” şeklinde kullanabiliyor.
Kurumsal ihtiyaçlarda en önemli konulardan biri de yetkinlik sahibi olabilmek. Türkiye’de networking alanında uzman ihtiyacımızı karşılayabiliyor muyuz? Özellikle gençlerin ilgisi ne yönde?
Yaklaşık 20 yıl önce networking eğitmenliği yaptım ve binlerce insana yüz yüze eğitim verdim. Kendisini geliştiren çok fazla öğrencimiz, kullanıcılarımız oldu. Veri merkezi teknolojileri ve kablolu networking teknolojilerinde binlerce insan yetiştirdik, yüksek bir insan kaynağımız var ve daha fazla da olmalı. Ancak Wi-Fi gibi kablosuz teknolojilerde maalesef ciddi bir insan kaynağı sıkıntısı çekiyoruz çünkü network adminleri kablosuz teknolojilerin zor bir şey olduğunu düşünüyor.
Bu konuya etki eden bir diğer nokta ise bunun tam tersi bir yaklaşımdan kaynaklanıyor. Kablosuz network’ün her evde, yani erişilebilir bir konumda olması bir noktada basit görülmesine de neden oluyor. Oldukça karmaşık altyapılara sahip olan stadyum networklerinin, evlerdeki Wi-Fi ağı gibi olduğu düşünülüyor. Oysa stadyum networklerini, profesyonel Wi-Fi networklerini, çok kalabalık ofislerde yüzlerce hatta binlerce kişinin bir anda çalıştığı ortamların Wi-Fi’ını yönetmek, bunun altyapısının ince ayarlarını yapabilmek ve bütün bu trafiği kablosuz olarak havadan taşıyabilmek inanılmaz bir mühendislik gerektiriyor. Dolayısıyla kendisini kablosuz network alanına adamış kişilere baktığımızda çok kısıtlı bir kaynak görüyoruz. Burada ciddi bir kaynağa ihtiyaç var.
CWNP ve CWNE sertifikası almış bir kişisiniz. Bu sertifikayı almak için hangi aşamaları geçmek gerekiyor, nasıl bir geçerliliği var?
Kablosuz networking tarafında bir iş gücü açığı olduğu için CWNP (Certified Wireless Network Professional) organizasyonu 1999 yılında, sertifikalı kablosuz ağı profesyonelleri için bir sertifikasyon programı başlattı. Sertifikalı kablosuz ağ profesyoneli olmak isteyenler bu programa giriş, orta ve üst düzey sertifikalarla devam edebiliyor. Bu sertifika programının pek çok üreticinin de uyguladığı sertifika programlarında bir farkı var, o da şu: Üreticiler tarafından yapılan sertifika programlarında genel olarak teknolojinin kendisi ve kendi ürünleri anlatılıyor. CWNP’nin programı ise üreticiden bağımsız, tamamen teknolojinin kendisini bilenlerin sertifikalandırıldığı bir program. Bu nedenle üretici bağımsız sertifikalar çok kıymetli.
CWNP’nin sertifikaları üç aşamadan oluşuyor. Giriş seviyesi olan CWNA sertifikasına sahip olmak için ilgili yayımlardan kablosuz ağ teknolojilerinin temelini öğrenip online sınavdan geçerli not almanız yeterli. Orta seviyeye geldiğiniz zaman çok sayıda teknolojiyi anlayip, uygulayıp, üst üste birkaç sınava girmeniz gerekiyor. Giriş seviyesindeki nispeten zor olan kaynak kitaplar ve teknolojiler, orta seviyede daha da zorlaşıyor. Bu kitapları sadece okumanız değil özümsemeniz ve birçok sınavı geçmeniz gerekiyor. Bu sınavları geçtikten sonra farklı farklı sertifikalara sahip oluyorsunuz. Orta seviye; analiz yapabilme, dizayn yapabilme, sorun giderme gibi çeşitli sertifikaları kapsıyor. Tüm bunları tamamladıktan sonra artık kelimenin tam anlamıyla “bölüm sonu canavarına” geliyorsunuz. Aldığınız bütün sertifikalarınızı hazırlıyor, sonra da bu endüstride gerçekten çalışan bir kişi olarak, bulunduğunuz ülkede veya bölgede imza attığınız büyük projeleri ve büyük kurulumları, teknik ifadelerle sayfalarca süren detaylı makaleler halinde yazıyorsunuz. Böylelikle bir başvuru paketi oluşturuyorsunuz. Ancak bu kadarı yeterli değil. Sektörün önde gelen çok üst düzey yetkilileri size referans olmalı. Referans mektuplarını da hazırlayınca, tüm belgelerinizi bir paket haline getiriyor ve başvurunuzu yapıyorsunuz. Ardından teknik bir komite tarafından, çok detaylı bir şekilde değerlendiriliyorsunuz. Eğer makalelerinizle alakalı soru işareti olan noktalar varsa sizi dördüncü sınava davet edebiliyorlar ya da “şöyle bir şey yazmışsınız ama burada tam olarak ne anlatmak istediniz?” diyebiliyorlar. Bütün bu makaleler 1 ila 1,5 aylık bir süre içerisinde değerlendirildikten sonra, dünyada nispeten epey az kişinin sahip olduğu CWNE (Certified Wireless Network Expert) sertifikası veriliyor.
Bu sertifika şu anda tüm dünyada 503 kişide var ve bunların çoğunluğunu da Kuzey Amerika’da yaşayan kişiler oluşturuyor. Ben de bu sertifikaya sahip olanlar arasında 266. kişiyim ve hem Türkiye’den hem de bir Türk olarak bu sertifikayı alan ilk kişi oldum. Fakat ülkemizde bu gibi başarıları daha iyi hale getirmeliyiz. Wi-Fi toplulukları oluşturmalıyız, Wi-Fi teknolojilerini daha ön plana çıkarmalıyız. HPE Aruba Networking’teki teknik ekiplerimiz, kablosuz ağ teknolojilerinin önemini çok iyi bilir. Hatta Türkiye’de bu konuda en iyiyiz diyebilirim. Bu teknolojileri HPE Aruba Networking olarak çok iyi biliyoruz ama yetmez. Tüm Türkiye’de bu bilinç çok daha fazla yer etmeli; son kullanıcılardan üreticilere kadar kablosuz iletişim teknolojilerine daha fazla eğilmek, çok daha fazla efor harcamak ve bu gibi sertifikalara daha çok önem vermek gerekiyor. Ülkemizdeki çok sayıda network mühendisinin bu tip sertifikaları alabilmeleri ülkemizde Wi-Fi teknolojilerinin gelişmesi için önemli. Bu anlamda ufak bir kapı açmış olmayı umuyorum.