Bir yola çıkıyoruz birlikte, yanımda mısın? İlla ki bir hukukumuz olacaksa adına “yoldaşlık hukuku” diyelim, yanımda mısın? Hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde kötü günde sana ihtiyacım olacak, yanımda mısın? Senin ihtiyacın olursa ben de koşup sana geleceğim. Kapın açık olacak mı, yanımda mısın? Bazen yanlış kararlarım olacak bazen de doğru kararlar vereceğim, yanımda mısın? Önümüzde ne kadar süreceğini bilmediğimiz bir yol var ama madem ki denk geldik bu yolda, bu yolu birlikte yürüdüğümüz sürece yanımda mısın?
Sevgili okurum, evet bir iş ya da kişisel gelişim kitabı yazıyorum, karıştırmadım. Bu bir evlilik teklifi değil, birazcık sabredersen derdimi anlatabileceğimi düşünüyorum. Bir iş yeri, bir iş ve bir ekip… 24 saatlik günümüzün en az 8 saatini verdiğimiz bir zaman diliminde bunlar var. Yani yetişkin hayatımızın üçte biri. Diğer üçte birini uykuda geçirdiğimizi düşünürsek, esasında yetişkin hayatımızın yarısı çalışırken geçiyor. Takım arkadaşlarımızla, yöneticilerimizle çalışırken geçiyor. Sert bir soru geliyor hazırsak: İş hayatınızda yanınızda birisi ya da birileri var mı? Varsa ne kadar yanınızdalar? Ne kadar tam hissediyorsunuz, ne kadar yarım?
İş hayatı tam da “tam” hissetmeniz gereken bir hayattır. Ben insanların bir şeyler üretmek, faydalı olmak üzere doğduğunu düşünürüm. Yani boş geçen zamanlar kayıptır, dolu geçen yani bir şeyler üretilen zamanlar ise kazançtır. Çalışırken, üretirken yalnız hissetmek kötüdür. İnsan bir işe yaradığını hissettiğinde mutlu olur. Bir işe yaramak ise çoğul bir eyleme dayanır yani insan ancak bir topluluğun içerisinde ürettiğinin değerini görürse mutlu olur. İnsanı bu anda kabul etmek, yalnız ve değersiz olmadığını, yaptığı işlerin önemli olduğunu hissettirmek ona verilebilecek en büyük armağanlardan biridir.
Burada en büyük rol tabii ki yöneticiye düşüyor. Elbette ekip bu duyguları en çok besleyen kaynak olsa da esasında ekibin yöneticisi, gerek bireysel ilgiden gerekse de bu habitatı oluşturmaktan sorumludur. Yöneticinin olgunluğu, tecrübesi, sakinliği ile ekibe ve tek tek ekip üyelerine yalnız olmadıklarını, sorunların çözülebileceğini, hedeflerin yakalanabileceğini, kendi üslubunca ama mutlaka iyi niyetli olduğunu hissettirecek şekilde davranması önemlidir.
Her yöneticinin direkt yönetmekle sorumlu olduğu ekibe karşı davranışları çok önemlidir. En üst kademede şirketin genel müdürünün genel müdür yardımcılarına davranışı, şirketin büyüklüğünden bağımsız olarak başarının temelidir. Yönetim kademesinde büyüdükçe, planlar kağıtlar üzerinde yapılıyor olsa da isterseniz üst düzey yönetici ya da isterseniz takım yöneticisi olun, değişmeyen tek kural yöneticinin yaklaşımının işin başarısını doğrudan etkilediği gerçeğidir. Esasında kıdem ve kademeden bağımsız olarak, bir yönetici için tek kural birlikte yürüdüğünü hissettirmektir, ayrı ayrı yürümek değil.
O halde eyyyy yöneticim gel seninle and içelim;
- Birlikte yürüdüğümüz yol boyunca egona teslim olmayacağına and içer misin? Senin bizim yaratıcımız, ebeveynimiz, sahibimiz olmadığını ve bizlerin de senin tebaan olmadığımızı, birlikte sadece iş yaptığımızı unutmayacağına and içer misin?
- Yanlış yapabilirim, sen yapmıyor musun? Yanlış yaptığımda beni anlayacağına, yanlışımı göstereceğine, bana doğrusunu öğreteceğine and içer misin?
- İçinden çıkılmaz durumlar olabilir, bu durumu hepimiz birlikte yaratmış olabiliriz ya da belki de tek başına ben sebep olabilirim. Burada tecrübenle, olgunluğunla, mümkünse sakin kalarak bu durumu birlikte çözeceğimize beni ve takımı inandıracağına, motive edeceğine and içer misin?
- Senden daha üst seviyedeki yöneticilerinle olan iş ilişkilerinin, onların senin üzerinde yarattığı stresin ya da senin bireysel heveslerinin beni ve bizi etkilemeyeceğine and içer misin?
- Evet olabilir, kişisel olarak kendini de göstermek istiyor olabilirsin. Bunu anlayışla karşılarım ama gizli ajandan olmadan her şeyi olması gerektiği gibi yöneteceğine and içer misin?
- İşi ve sadece işi düşüneceğine, işin içerisine kendi çıkarlarını koymayacağına and içer misin?
- Benim, ekibin ya da ekibin herhangi bir üyesinin yaptığı bir şeyi kendin yapmış gibi göstermeyeceğine, adil olacağına, hak edene hakkını teslim edeceğine and içer misin?
- Herhangi bir toplantıda ya da toplu bir ortamda egona yenilip beni ya da ekipten herhangi birisini zor durumda bırakmayacağına, şaka bile olsa gururumuzu kıracak bir şey yapmayacağına, egonu bizim üzerimizde tatmin etmeyeceğine and içer misin?
- Gelişim alanlarımız olabilir, herkesin var (senin üstlerine sorsak senin de vardır ama konumuz bu değil). Gelişim alanlarımızda bizi destekleyeceğine, gördüğün bu alanları nasıl geliştirebileceğimize dair bizimle ilgileneceğine, bu alanlarda senin de tecrübelerinden faydalanarak ilerlememize yardım edeceğine and içer misin?
- Kötü hissedebilirim, hasta olabilirim. İnsanım ve duygularım var. İncinmiş ya da kafama bir şeyler takmış olabilirim. Böyle durumlarda beni anlayışla karşılayacağına, bana alan tanıyacağına, iş hayatındaki tek şeyin iş olmadığına inanarak bana destek olmaya çalışacağına and içer misin?
- Sen ayrı biz ayrı yollarda yürümediğimize göre, bir yol olmalı birlikte yürüdüğümüz… Bu yolda yoldaş olacağımıza, birlikte yürüyeceğimize, içimizden birisi geride kalırsa onun dahi yanında olacağına and içer misin?
- Bizim bir takım olduğumuzu, aynı sonuçtan birlikte sorumlu olduğumuzu, başarımızın ve başarısızlığımızın “bizim” olduğunu düşüneceğine ve bunu asla unutmayacağına and içer misin?
Sevgili yöneticim, talip olduğun ve şu an çalıştığın titrin altı dolu olmalı. Bilginle, bilgin yoksa hevesinle, tecrübenle, niyetinle, hedeflerinle, yönetim tarzınla ve değerlerinle dolu olmalı. Tek başına değil insanlarla iş yaptığını, birlikte çalıştığını, aynı yolda yürüdüğünü bilmelisin ve bunları unutmamalısın. Evet, sert yöneticiler de çalışıyor hatta takımı birleştiriyor ve iyi işlerin çıktığı da oluyor ama bu durum hatalara, kısa süreli çalışmalara dolayısıyla tecrübe kayıplarına neden oluyor. Sen sen ol bu yollardan geçip geldiğini unutma, sen sen ol sana yapılan ama doğru olmadığını düşündüğün şeyleri başkalarına yapma, sen sen ol “insan ol”.
Hem hayat sevgili yöneticim, sadece iş hayatından ibaret de değil. Bir gün emekli olacaksın, belki bir toprağın olacak ya da bir yazlığın. Acaba kaç kişi yolunu değiştirerek, bilerek ve isteyerek senin ziyaretine gelecek?
İş hayatı, bilinçli hayatının yarısı demiştik sevgili yöneticim. Bu yarısını nasıl geçirdiğin çok önemli. Her şeyden önce, bu öncelikle senin için çok önemli çünkü bir gün iş hayatın bittiğinde kendi kendine hesap soracaksın. “Onu öyle yaptım çünkü yapmam gerekiyordu, bunu da böyle yaptım çünkü öyle olması gerekiyordu.” diye kendini savunduğun cümlelerin olacak ama bir an gelecek ve diyeceksin ki “Keşke böyle yapmasaydım.” İşte bunun geri dönüşü yok sevgili yöneticim. Yıllar sonra herhangi bir işin, projenin gecikmesi, yanlış yapılması ve hatta maliyeti senin için önemli olmayacak artık. Ama birlikte çalıştığın insan ve o insanın kalbi, duyguları hala önemli olacak. Belki iş işten geçmiş olacak, belki de aramak ve helallik almak isteyeceksin ama yüzün olmayacak. Oysa ne için “keşke” dedin kendi kendine? Şu an hatırlamadığın bir iş, bir proje için mi? Ne kadar rahatsız ediyor seni o iş şu an?
Zaman öyle hızlı geçiyor ki 80 yaşında insanlar “gençliğim daha dün gibi” diyor. Senin zamanın da öyle hızlı geçecek ki “keşke” diyeceksin yarın, hatta belki yarından da yakın ama geri dönüşün olmayacak. Oysa bugün hala şansın var sevgili yöneticim, “keşke” diyeceğin şeyler yapmamaya dikkat et olur mu?
Tebrikler…Çok güzel bir yazı…
Ancak, yöneticiler yaptıklarından çok eminler… Ülkeyi yönetenler bu kadar dümen değiştirirken, bir şirket yöneticisinin kendisine böyle sorular sormasını beklemiyorum. Herkese anlayış gösterirsen, burası dingonun ahırı olur, diye savunurlar…
Merhaba Berkhan Bey,
Yorum için çok teşekkür ederim. Biraz geç gördüm o yüzden geç cevap verebiliyorum kusura bakmayın.
Yorumunuzda çok haklısınız, balık baştan kokar ve büyük gemi dümen kırdıkça mecburen o gemide biz de doğruyu kaçırıyoruz.
Ancak iyileştirmek için en azından kendi yakın çevremizi kendi doğrularımızı korumamız lazım. Bu sadece bizim sektörümüz için değil tüm sektörler için gerekli. Eğitim örneğin büyük gemi nasıl kırarsa kırsın dümenini bizim dirayetle doğruları yapan öğretmenlere ihtiyacımız var.
Yorumunuz çok değerli tekrar teşekkürler.