Uzun zamandır radarımda olan konulardan birisi de teknoloji alanındaki sürdürülebilirlik.
Belki teknoloji alanında sürdürülebilirlik konusuna girmeden “sürdürülebilirlik” denilince akla ne geliyor, Birleşmiş Milletlerin 2015 yılında “yoksulluğu sona erdirmek, gezegeni korumak” amacıyla duyurduğu eylem çağrısında ve 17 başlık altında toplanan “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”nde neler var, biraz onlara bakmak iyi olur diye düşünüyorum.
Bunlar;
• Yoksullukla mücadele: Tüm şekillerde yoksulluğu sona erdirmek ve herkes için sosyal koruma sağlamak.
• Sıfır açlık: Gıda güvenliğini sağlamak, beslenmeyi iyileştirmek ve sürdürülebilir tarımı teşvik etmek.
• Sağlık: Her yaşta herkes için sağlıklı bir yaşamı ve iyi olmayı sağlamak.
• Kaliteli eğitim: Kapsayıcı ve adil kaliteli eğitimi sağlamak ve yaşam boyu öğrenme fırsatlarını teşvik etmek.
• Cinsiyet eşitliği: Cinsiyet eşitliğini sağlamak ve tüm kadınları ve kız çocuklarını güçlendirmek.
• Temiz su ve sanitasyon: Herkes için suyun ve sanitasyonun kullanılabilirliğini ve sürdürülebilir yönetimini sağlamak.
• Uygun fiyatlı ve temiz enerji: Herkes için uygun, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerjiye erişimi sağlamak.
• İnsana yakışır iş ve ekonomik büyüme: Sürekli, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi, tam ve üretken istihdamı ve herkes için insana yakışır işi teşvik etmek.
• Sanayi, inovasyon ve altyapı: Dayanıklı altyapı inşa etme, kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmeyi teşvik etmek ve inovasyonu desteklemek.
• Eşitsizlikleri azaltma: Ülkeler içinde ve arasında eşitsizlikleri azaltmak.
• Sürdürülebilir şehirler ve topluluklar: Şehirleri ve insan yerleşimlerini kapsayıcı, güvenli, dirençli ve sürdürülebilir hale getirmek.
• Sorumlu tüketim ve üretim: Sürdürülebilir tüketim ve üretim kalıplarını sağlamak.
• İklim eylemi: İklim değişikliğiyle mücadele etmek ve etkilerini hafifletmek için acil eylemler almak.
• Suyun altında yaşam: Okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını koruma ve sürdürülebilir şekilde kullanmak.
• Karada yaşam: Karasal ekosistemleri koruma, restore etmek ve sürdürülebilir kullanımını teşvik etme, ormanları sürdürülebilir şekilde yönetme, çölleşmeyi önlemek ve biyoçeşitlilik kaybını durdurmak.
• Barış, adalet ve güçlü kurumlar: Sürdürülebilir kalkınma için barışçıl ve kapsayıcı toplumları teşvik etmek, herkes için adalet erişimi sağlama ve etkili, hesap verebilir ve kapsayıcı kurumlar oluşturmak
• Hedefler için ortaklıklar: Uygulama araçlarını güçlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığı canlandırmak.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin 2015 yılında yayınlanmasının ardından her yıl Sustainable Development Solutions Network (SDSN) ve The Bertelsmann Stiftung gibi bağımsız kuruluşlar, ülkelerin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları bağlamındaki durumlarını analiz eden bir rapor yayınlıyor. 2023 yılı verilerine göre Türkiye’nin küresel sıralamada 156 ülke arasında 72. olarak, OECD ülkeleri arasında Kolombiya ve Meksika’yı geride bıraktığını görüyoruz.
Durum böyleyken küresel çapta iş dünyasının, özellikle halka açık şirketlerin ve start-up’ların ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) konusunu odağına aldığını ve kendi faaliyetleri doğrultusunda sürdürülebilirlik raporları hazırlayıp yayınladıklarını görüyoruz.
Bu raporlar bazen bir PR çalışmasıymış gibi algılanabilecek şekilde yüzeysel ve yetersiz kalsa da içinde ilerlemeyi barındırdığı için hazırlanma sürecinde kurumları ve bireyleri bu konuda düşünmeye zorladığına eminim. Dolayısıyla bu taahhütlere uyma çabasındaki tüm kurumları tebrik ediyorum.
Teknolojide sürdürülebilirlik ne durumda?
Teknoloji ile sağladığımız onca verimliliğin yanında, enerji tüketen veri merkezleri, elektronik atıklar, yoğun üretim süreçleri büyük bir karbon ayak izi yaratıyor. Ancak bu alandaki iyileşmeler, aynı zamanda diğer sektörlere de örnek olup, daha geniş toplumsal değişimi yönlendirme potansiyeline de sahip.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bu yıl “Sürdürülebilir ve Yeşil Bilişim Teknoloji Mevcut Durumu ve Geleceğe Yönelik Projeksiyonu” isimli bir araştırma raporu yayınladı ve konuyu çok yönlü ele aldı. Raporda belirtildiği üzere:
Küresel e-Sürdürülebilirlik Girişimi’ne göre, BİT 2030 yılına kadar yıllık 11 trilyon dolardan fazla ekonomik fayda sağlayabilir ve akıllı binalar, akıllı hareketlilik gibi alanlarda küresel emisyonları 12.000 Mt-CO2 azaltabilir. Bu olumlu etkiler, BİT’in iklim değişikliği gibi küresel sorunlarla mücadelede sera gazı emisyonlarını azaltmada önemini ortaya koymaktadır.
Ancak yapay zekâ, IoT, 4G ve gelecekteki 5G gibi teknolojik gelişmeler nedeni ile iletişim trafiği verilerinde büyük bir artış yaşanmaktadır. Artan internet kullanıcısı, cihaz, bağlantı, geniş bant hızı ve video izleme oranları enerji tüketiminin ve sera gazı emisyonlarının büyümesine ve çevre üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır.
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği Telekomünikasyon Standardizasyon Sektörü (ITU-T), 2030 yılında küresel BİT sektörünün sera gazı emisyonlarının 2015’e göre 1,3 kat artacağını rapor etmiştir. Başka bir çalışma da en kötü senaryoda, 2030 yılında BİT’nin küresel elektrik tüketiminin sera gazı emisyonlarının %23’üne kadar katkıda bulunabileceğini tahmin etmiştir.
Hal böyle iken teknoloji sektörünün önde gelen şirketlerinin tüm bu olumsuz etkilere yönelik aksiyonlar almaya başladığını görüyoruz. Yine aynı raporda Google, Apple ve Microsoft gibi şirketlerin, operasyonlarını dönüştürmek üzere aldıkları aksiyonlar şöyle sıralanıyor.
Google: Enerji Verimliliğinde Öncü
Google’ın veri merkezleri, gelişmiş soğutma sistemleri ve yapay zekâ destekli enerji yönetimi ile dikkat çekiyor. Bu sistemler, güç kullanımını optimize ederek enerji tüketimini önemli ölçüde azaltıyor. Google, doğal soğutma yöntemleri ve yenilikçi sıvı soğutma teknolojilerini kullanarak veri merkezlerinin enerji tasarrufunda çığır açıyor. Ayrıca 2007’den beri karbon nötr olan Google, 2030 yılına kadar tamamen karbon içermeyen enerji ile çalışmayı hedefliyor.
Apple: Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Tasarım
Apple, geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı konusunda önemli adımlar atarak, MacBook Air ve Mac mini kasalarında geri dönüştürülmüş alüminyum kullanıyor. Bu girişim, madencilik ihtiyacını azaltmanın yanı sıra, Apple’ın çevresel ayak izini en aza indirme konusundaki kararlılığını da gösteriyor. Apple’ın iPhone’ları sökerek değerli malzemeleri geri kazanabilen Daisy robotu, döngüsel ekonomi yaratma taahhüdünü vurguluyor. Apple, modüler tasarım ve malzeme geri kazanımına odaklanarak, cihazlarının hem ileri teknolojili hem de çevre dostu olmasını sağlıyor.
Microsoft: Karbon Nötr Ötesinde
Birçok şirket karbon nötrlüğe ulaşmayı hedeflerken, Microsoft daha yüksek bir hedef belirledi. Şirket, 2030 yılına kadar karbon negatif olmayı taahhüt ederek, çevreye yaydığından daha fazla karbonu temizlemeyi amaçlıyor. Microsoft’un sürdürülebilirlik stratejisi, yenilenebilir enerjiyi benimseme konusunda da önemli adımlar içeriyor. Şirket, veri merkezlerini ve ofislerini %100 yenilenebilir enerji ile çalışacak şekilde dönüştürerek, en enerji yoğun operasyonların bile sürdürülebilir hale getirilebileceğini gösteriyor.
NVIDIA: AI ile Çevresel İyilik İçin Güçlenme
NASDAQ’da listelenen başka bir şirket olan NVIDIA, sürdürülebilirlik konusunda da büyük adımlar atıyor. Şirket, enerji verimli GPU’lar oluşturmaya ve çevresel sorunları ele alabilecek yapay zekâ çözümlerine yatırım yapmaya odaklanmış durumda. NVIDIA’nın GPU’ları, yüksek hesaplama ihtiyaçlarını karşılarken enerji tüketimini en aza indirmek için tasarlanmış. Ayrıca, NVIDIA’nın yapay zekâ teknolojisi, enerji kullanımını optimize eden ve israfı azaltan akıllı şebekeler gibi çeşitli uygulamalarda kullanılmakta.
Tesla: Temiz Enerjide Devrim
Tesla, elektrikli araçlarıyla otomobil endüstrisini devrim niteliğinde değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda temiz enerji çözümlerinde de büyük bir oyuncu haline geliyor. Şirketin güneş panelleri ve Powerwall batarya depolama sistemi gibi enerji ürünleri, evlerin ve iş yerlerinin yenilenebilir enerjiyi verimli bir şekilde kullanmalarını sağlıyor. Tesla’nın Giga fabrikaları da yenilenebilir enerji ile çalışmakta olup, üretimden ürün dağıtımına kadar sürdürülebilirliğe olan bağlılığını vurguluyor.
Raporun tümüne www.btk.gov.tr internet sitesi üzerinden ulaşılabilir.
Peki CIO’lar olarak bizler neler yapabiliriz?
Tabii ki BM Küresel İlkeleri’ne imza atmış kurumlarla çalışmak, bu hedeflere uygun tedarikçileri seçmek gibi adımlar atmak ve bu konuda ne kadar kararlı olduğumuzu göstermek mümkün. Ancak benim için bu günlerde gereksiz yatırım yapmamak ve gerçekten ihtiyaç duyulmayan sistemleri kuruma kazandırmamak kaynakların sürdürülebilirliği için şu anda en önemli öncelik gibi duruyor. Bir de tabii ki kurulu sistemlerden maksimum performansı nasıl alırız diye bakmalıyız. Çünkü öyle çok sistem görüyorum ki satın alınmış, kurulmuş ancak tüm fonksiyonları ile kullanılmıyor. Ancak veri üretmeye devam ediyor üstüne bir de yedekleniyor. Hem kullanıcılar mutsuz hem destek veren IT çalışanları. Sonuç; kurulu sistemi kullanmayı dahi yeterince öğrenememiş, anlayamamış bir de her taraftan AI işimizi elimizden alacak endişesi ile korkutulmuş çalışanlar ve tüm bunların içinden nasıl çıkacağını bilemeyen patronlar.
Sevgili dostlar, yaptığımız yatırımları büyük oranda kullanalım, kullanmayacağımız yatırımlar yapmayalım. Yeni ve gerçekten ihtiyaç duyulan yatırımlar için sonrasında kredimiz olsun.
Size bunu söylerken çuvaldızı kendime de batırıyorum. Bilgisayarımı değiştiriyorum ve inanın birçok dosyadan birden fazla kopya tutmuşum ve hepsi de yıllardır iki farklı yerde yedekleniyormuş. Üzüldüm, utandım da. O zaman hep beraber “önce büyük bir temizlik ardından maksimum performans” diyorum.
Kolaylıkla ve keyifle.