Senenin kaç olduğunu bilmiyoruz ama milattan çok çok önceydi. Henüz ilk insanlar, vahşi ormanlarda ya da çok zor şartlar altında yaşamaya çalışırken Homo Sapiens’ten -yani bizden- çok daha zeki (kafataslarının büyüklüğü nedeni ile) ve çok daha kuvvetli (kemiklerinin daha kalın ve kas yapılarının daha yoğun olması nedeni ile) olan Neandertal insanları son nefeslerini vermek üzereydiler. Vahşi doğa şartlarında daha zeki ve daha güçlü olan türün yok olmasını anlamak hayli zor. Bilim insanları bu durumu şöyle açıklıyorlar: “Neandertal insanları tek başlarına yaşadıkları için yok oldular. Sapiens insanı ise daha az zeki ve güçsüz olmasına rağmen gruplar halinde yaşadıkları için yaşamaya devam ettiler.” Bilim insanları tabi bu durumu “tabi canım çok belli, birlikten kuvvet doğar” diyerek açıklayıp kurtulmak yerine, ilk insanlarda grup dinamikleri konusunda araştırma yapmaya başlıyorlar.
Yuval Noah Harari “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens” kitabında, atalarımızın yaklaşık 40 kişilik gruplar halinde yaşadığını ve bu şekilde hayatta kaldığımızı savunuyor. Peki o zaman soru şu: Hiçbir şey bilmediğini düşündüğümüz o dönemde atalarımız nasıl oluyor da koordine olmayı başarabiliyorlardı? Sadece toplu halde yaşamanın, arada bir koordinasyon olmadan yaşama şansı olabilir mi? Ya da bir başka soru ile “insanlar bir araya geldiğinde ne oluyor?” İşte sevgili yöneticim, bu tam da bilmen gereken bir konu. Koltuğuna rahatça kurul, çayını kahveni al ve okumaya devam et. Bakalım senin ekipler bir araya gelince neler oluyormuş?
Psikologlar diyor ki; insanlar yalnızken başka grup içerisinde başka davranır. Yani içerisinde yaşadığımız grupların davranışlarımız üzerinde güçlü bir etkisi vardır. Şu an kendini düşünmeni rica edeceğim; kendi başınayken, yanında kimse yokken daha rahat mısın? Yani aklına tek başınayken yapabileceğin her şeyi getirme ama, bir rahatlık gelir insanın üstüne, bunu kabul edelim.
Bu yukarıdaki basit bir bulguydu, yeni bir bilgiye hazır mısın peki? Yapılan araştırmalar göstermiş ki insan çok iyi bildiği ve uzmanı olduğu bir şeyi bir grup önünde yaptığında performansı artıyor ama bir grup önünde yeni öğrendiği bir şeyi yapmaya kalktığında eli ayağına dolaşıyor. Güzel değil mi? Peki bunu nasıl kullanırız? Sevgili yöneticim, sen sen ol deneyimsiz bir ekip arkadaşını çok da iyi bilmediği bir konuda diğer insanların yanında zorlama. Yani örneğin, çok iyi bilmediği bir konuda bir ekip arkadaşına sunum yaptırmaya kalkma. Onun sunumu mahvetmesinin nedeni kendisinden değil, senin bu dinamiği bilmemenden kaynaklanıyor. Ekibindeki insanları tanıman her şeyin önünde geliyor gördüğün üzere. Önce tanıyacaksın ki her birine yeteneği ve tecrübeleri doğrultusunda görevler vermeye çalışacaksın. Sonra bırak ve keyifle nasıl çiçek açtıklarını izlemeye başla. Ha bu arada, ekibinde yeni olan arkadaşları bir fidan yetiştirir gibi özenle yetiştirmelisin.
Sevgili yöneticim ekibi kurdun, müthiş bir ekip oldu, harikalar yaratıyorlar, eline sağlık. Çok da mutlusun fakat nur topu gibi bir sorunun var henüz senin bile farkında olmadığın. Haydaaa! Bize hep dediler ki takım ruhu her zaman bir liderin oluşturması gereken bir şeydir (hatta sen dedin ilk kitabında). Tamam, ben de dedim ama bu takımı oluşturunca bazı şeylere de dikkat etmen gerekiyor. Hem ayrıca ben de sürekli yeni şeyler öğreniyorum okudukça, araştırdıkça. Buyrunuz yepyeni bilgi; sevgili yöneticim, eğer oluşturduğunuz takım her konuda anlaşıyor, aykırı ya da birbiri ile uyuşmaz fikirler çıkmıyorsa, siz o konuya bir el atmalısınız. Çünkü iyi anlaşan grup üyeleri o düzeni bozmamak için karşıt fikirler oluşturmamaya başlar ya da grup böyle fikirleri daha oluşmadan bastırır. Böyle bir grubun ortak fikri sizi bir felakete sürüklüyor olabilir. Aman grubunuzda sağlıklı tartışmaların, karşıt fikirlerin olduğuna dikkat edin.
Sevgili yöneticim, grup kurallarını bilmen çok önemli çünkü yönettiğini düşündüğün grup esasında seni yönetiyor olabilir. Kaldı ki lider bile olsan senden daha büyük bir varlığın yani bir grubun bir parçasısın. Bu nedenle bu yazıyı okuyan okurlarım bu konuda bir adım önce olacaklar.
Her grup ve dolayısıyla üyeleri kendilerini ayrıcalıklı görme eğilimindedir. Bu nedenle gruba katılan her yeni birey, gizli ya da açık bir testten geçer. Grup arasına her yeni üye katılışında bu test törenini gerçekleştirir. Bunun bir nedeni; yeni üyenin grubu bozup bozmayacağını anlamaksa da bu test ayrıcalıklı bir gruba gelindiğini ve her üyenin de ayrıcalıklı olduğunun ilanıdır aynı zamanda. Bir gruba giriyorsanız bunu bilmeniz size çok fayda sağlar.
Çok ünlü deneyler vardır, belki denk gelmişsindir. 6 kişilik bir grup olduğunu ve bunlardan bir kişinin denek diğerlerinin de deney yapıldığından bilgisi olan kişiler olduğunu düşün. Basit sorular soruluyor. Örneğin; su dolu bir bardak gösteriliyor ve bardağın dolu olduğu 6 kişi tarafından da doğrulanıyor. Ancak zamanla yine benzer basit sorulara deney yapıldığını bilen 5 kişi yanlış cevaplar verdikçe haberi olmayan deneğin kafası karışmaya başlıyor. Fotoğrafta çok net görünen file 5 kişi zürafa dediği için masum deneğimiz de zürafa demeye başlıyor. Çünkü grup kendi itaatini üretiyor. Siz deneyi izlerken ben asla böyle yapmazdım deseniz bile deney sayıları artıyor ama sonuç değişmiyor. Yani ister ekip üyesi olun isterseniz de lideri, kesin zürafa o diye oyunuzu kullanıveriyorsunuz. Hele de çoğu zaman liderlerin grubun içerisinden çıktığı kuralını biliyorsak, liderin grup ne derse onu diyeceğini ayrıca tahmin etmiş oluruz. İşte tam burada liderin dirayeti ön plana çıkıyor ancak lider ne kadar dirayetli olursa olsun başlarda gruba itaat ederek yola başlıyor.
Kim olursanız olun, grubun koyduğu kuralları bozarsanız grup bir şekilde size bunu bildiriyor. İşte bu da liderin dikkat etmesi gereken önemli kurallardan birisidir. Lider de olsanız sevgili yöneticim, uymanız gereken topluluk kuralları, gözetmeniz gereken dengeler mutlaka olacaktır. Uzun süre koltuğunuzda kalmak istiyorsanız, lideri olduğunuz grubun dinamiklerini çok iyi bilmeniz ve bu dinamiklere uymanız gerekir.
Peki, her şeye uydunuz ama bir şey var ki değişmiyor. Nedir o? Ne yaptıysanız ne ettiyseniz şu dedikoduyu engelleyemediniz. Boşuna uğraşmayınız çünkü sapienslerin bin yıllardır yaşamasının tek harcı dedikodu. Ben değil sevgili okurum, araştırmalar diyor ki insanlar zamanlarının %80’inde dedikodu yapıyor. Sıkı durun, bu dedikoduların da %80’i doğru çıkıyor. Yani ben dedikodu yapmam deme sevgili okurum. Bal gibi de yapıyorsun ve yaptığın her on dedikodunun 8 tanesi doğru çıkıyor.
Pek sevgili okurum ve değerli yöneticim, bu bilgileri Psiko101 isimli bir kitaptan derledim. Bilgilerin çoğunluğu bu kitaptan alıntıdır ancak kitapta da belirtildiği üzere, bu bilgiler farklı bilim insanlarınca yıllarca yapılmış deneyler sonucunda bilgi olarak günümüze kadar geliyor. Binlerce yıl önce ya da bugün bile insanların grup dinamikleri hep aynı kalıyor. Bu bilgilere sahip olmak öncelikle kendimize yeni bir bakış açısı getirirken, bir yönetici ya da şirketin sahibi olarak bu bilgileri okumuşsanız yönettiğiniz takımlara yeni bir bakışla bakmanızı sağlayacaktır. İnsan makine değil; ruhu var, duyguları ve hisleri var. Bunu en iyi kendimizden biliyoruz. Yine bildiğimiz bir şey daha var ki bazı hareketlerimiz önceden tahmin edilebilir. Bunların ne olduğunu bilebilirsek ve bu bilgileri kullanabilirsek işimizi ve ekiplerimizi çok daha kolay ileriye taşıyabiliriz.