NASA’nın gelecek nesil güneş yelkeni teknolojisi, uzay yolculuğunu yeniden tanımlamaya hazır. Bu devrim niteliğindeki gelişme, uzay araştırmalarında yeni bir dönemi müjdeliyor. İşte, bu heyecan verici projenin detayları.
NASA’nın Yeni Misyonu Uzayın derinliklerine doğru bir yolculuk, çoğu zaman bilim kurgu filmlerine mahsus fantastik bir fikir gibi görünse de, NASA’nın son teknoloji güneş yelkeni bu hayali gerçeğe dönüştürmeye çok yakın. Yeni Zelanda’nın Māhia Yarımadası’ndaki fırlatma kompleksinden Rocket Lab’ın Electron roketiyle yapılacak olan bu fırlatma, uzay araştırmalarında çığır açacak.
Güneş yelkenleri, güneş ışığının basıncını kullanarak hareket eder ve böylece ağır itiş sistemlerine olan ihtiyacı ortadan kaldırır. Bu, daha uzun süreli ve daha düşük maliyetli görevleri mümkün kılar. NASA’nın Gelişmiş Kompozit Güneş Yelken Sistemi (Advanced Composite Solar Sail System), bu teknolojiyi bir adım ileri taşıyarak, daha hafif ve daha sağlam bir yapı sunuyor.
Bu yeni sistem, esnek polimer ve karbon fiber malzemelerden yapılmış kompozit bir bom kullanıyor. Bu bomlar, daha önceki tasarımlardan daha hafif ve daha sert. Görevin ana hedefi, bu yeni bomların açılmasını başarıyla göstermek. Ancak bir kez açıldığında, ekip aynı zamanda yelkenin performansını da kanıtlamayı umuyor.
Güneş yelkeni, yelkenini güneşe doğru açarak veya ondan uzaklaşarak yörüngesini ayarlayabilir. Böylece, fotonlar yansıtıcı yelkenden sekerek uzay aracını itebilir. NASA’nın bu yeni misyonu, daha büyük yelkenlerle gelecekteki görevler için veri toplamayı ve yörünge değişikliklerini test etmeyi hedefliyor.
NASA’nın Langley Araştırma Merkezi’nde görevli baş araştırmacı Keats Wilkie, bu yelkenin bomlarının tüp şeklinde olduğunu ve bir mezura gibi düzleştirilip küçük bir pakete sıkıştırılabildiğini belirtiyor. Bu, kompozit malzemelerin tüm avantajlarını, sıcaklık değişiklikleri sırasında daha az bükülme ve esneme gibi, sunuyor.
Gelişmiş Kompozit Güneş Yelken Sistemi, yaklaşık 80 metrekarelik bir alana sahip olacak ve bu, altı park yerinin boyutuna eşdeğer. Bu teknoloji, Ay, Mars ve ötesine düşük maliyetli görevler sağlayarak, uzay yolculuğuna yeni bir soluk getirecek.