Türkiye’nin sıcak gündemi içerisinde maalesef kaybolup gitti ancak Amerika’da birkaç haftadır süren NSA’nın dinleme tartışmaları aslında tüm dünyada geniş yankı uyandırdı. Hemen hemen her gün yeni bir iddia gündeme geldi. Öyle ki severek oynadığımız cep telefonu oyunları bile izinsiz dinleme ve izlemenin bir parçası olmuş olabilirler.
Meseleyi özetleyecek olursak, iddiaya göre NSA, yani Ulusal Güvenlik Departmanı, yetkilerini abartılı bir şekilde kullanarak dünya vatandaşları ile birlikte kimi Amerikan vatandaşlarını bile(!) dinlemiş. Bile vurgusu önemli, çünkü bu güne kadar takip ettiğim tartışmalar gösteriyor ki sıradan bir Amerikan vatandaşının aslında yurttaşı haricindekilerin dinlenmesinden duyduğu bir rahatsızlık yok. Bunlara devlet başkanları da dâhil.
Meseleyi büyüten, mahremiyetine çok düşkün olan sıradan Amerikan vatandaşlarının da dinlemenin bir parçası olmaları. Amerikan Başkanı Obama, konuyla ilgili yaptığı açıklamada NSA’nın üstünkörü eleştirmekle birlikte, yapılan çalışmaları ve uluslararası terörizmle savaşı öve öve bitiremedi. Yani, Amerikan halkının mahremiyet hakkın biraz daha fazla saygı göstermek ve kendi kamuoyunun yüreğine su serpmek için yapılan açıklamaları bir kenara bırakırsak, NSA veya diğer istihbarat servisleri global dijital veriyi incelemeye, saklamaya, anlamlandırıp bunlardan sonuçlar türetmeye devam edecek.
Bu konuda fena bir gol yemiş olan Almanya başı çekmek üzere, birçok ülke hem devlet adamlarının hem de vatandaşlarının mahremiyetini korumak için daha fazla çaba göstermek üzere adımlar atıyor. Bu adımların başında ise, şu ana kadar kullandığımız birçok web servisinin ülke sınırları içerisine alınması geliyor.
Milli bulut ya da milli veri merkezleri, sanıldığından çok daha önemli. Sosyal medya hesaplarımız, fotoğraf depolama alanlarımız ve hatta doküman paylaşımı yaptığımız servislerin tamamı, NSA gibi servislerin kolayca erişebilecekleri veri merkezlerinde saklanıyor. Buradaki verilerin mahremiyeti ve kimlerin elinde oldukları ile ilgili kesin biz sözleşme imzalamak mümkün değil. Çünkü 911 terörist saldırısından sonra çıkarılan “Homeland Security Act” yasası, ilgili kurumlara terörist faaliyetleri engellemek için yabancı vatandaşların Amerika topraklarındaki verilerine izinsiz erişim hakkı veriyor. Yani sizin hizmet aldığınız şirket ile yaptığınız anlaşmanın önemi yok, eğer sunucular Amerika’da ise, bunlara birilerinin erişme izni ve hakkı var.
Yaz tatili fotoğraflarınızın veya sosyal medya mesajlarınız için endişe etmeyebilirsiniz, ancak birçok kişi, kurum ve hatta kamu dairesi, farkında olmadan yurt dışında barındırılan sunuculardaki e-posta, dosya transferi, sesli ve yazılı görüşme servislerini bolca kullanıyor. Geçtiğimiz yıllarda özellikle kamuda ücretsiz e-posta servislerinin kullanımı maalesef çok yaygındı. Şimdilerde mobil teknolojilerin gelişmesi ile birlikte birçok kişi de anlık mesajlarını SMS ile değil, sosyal ağlar veya anlık mesajlaşma yazılımları ile gönderiyor.
Şimdilerde ucuz ve kolay diye satın aldığımız onlarca bulut servisinin de sunucularının birçoğu ne yazık ki ülkemiz sınırları içerisinde bulunmuyor.
Tüm bunları alt alta topladığımızda, en azından şirket ve kamu kuruluşlarının hizmet satın alırken yerel sunucuları tercih etmeleri, küresel servis sağlayıcıları Türkiye’de barındırma hizmeti verdirmeye yöneltecek çalışmalar yapılması daha doğru olacaktır. Ya da onlar gelmiyorsa, yerli girişimcilerin bu servisleri ivedilikle vermesi ve kamu desteği ile büyütülmeleri gerekir. Tüm verilerimizi kendi elimiz ile başka topraklara göndermek, veri sızıntılarında ya da tamamen kesintilerde başımıza ciddi sıkıntılar açabilir.