Doğuş Teknoloji CEO’su Semih İncedayı: “CIO’ların yeni teknolojileri ve teknoloji stratejisini, iş hedefleriyle bütünleştirmeleri oldukça önem taşıyor. Kendi de dönüşen ve diğer iş birimleriyle güçlü bir iş birliği içinde olan CIO’lar, bu biçimde ilgili liderlerle düzenli iletişim kurarak iş ihtiyaçlarını anlamalı ve teknoloji yatırımlarını buna göre şekillendirmeli.”
Semih Bey sektörde tanınan bir lidersiniz ancak okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği bölümü mezunuyum ve uzun yıllardır bilişim sektöründeyim. Kariyerime Koç Grubu’nda başladım ve burada 10 yıl boyunca önemli sorumluluklar üstlendim. 2001 yılında sektör değiştirdim ve sırasıyla Telsim, Borusan Telekom ve Turkcell Teknoloji’de kariyerimi sürdürdüm. Son 6 yıldır da Doğuş Teknoloji’de çalışmaktayım.
Doğuş Teknoloji nasıl kuruldu? Amaçları neydi, bugün neler yapıyorsunuz?
Doğuş Teknoloji olarak, bilişim alanında değer yaratma vizyonuyla kurulduk. Bugün, 10’un üzerinde sektörde, pek çok firmaya hizmet veren, odağına müşteriyi alan, ihtiyaca özel teknolojik çözümleri sunan, aynı zamanda Ar-Ge merkezi de olan bir teknoloji şirketiyiz. Genç ve dinamik kadromuzla yeni teknolojileri yakından takip ediyor, çevik, güvene dayalı çalışma kültürümüzle bilişim sektörünün öncü şirketleri arasında yer alıyoruz.
Türkiye ve global pazarda teknoloji geliştiren bir marka olarak; otomotiv, finans, faktoring, operasyonel filo kiralama, araç muayene, sigorta yazılımları, sadakat programları ve e-ticaret sistemleri gibi pek çok alanda teknoloji üretiyoruz. 24 farklı global iş ortağımızın gücü ve desteğiyle RPA, veri analitiği ve analizi, makine öğrenmesi ve yapay zeka, veri ile ürettiğimiz birçok konudaki tahminleme modelleri, üretken yapay zeka, mobil ve web uygulamaları, ERP ve CRM gibi kurumsal çözümler konularında üst düzey uzmanlıklarımız mevcut. Teknolojiyi sürekli yakından takip ettiğimiz için hayatımıza yeni giren blockchain, mobil ve giyilebilir teknolojiler odağında da yeni araştırmalar ve çalışmalar yapmaktayız.
Kısacası, müşterilerimizin en yeni ve doğru teknolojileri kullanarak işlerini rekabette öne geçmelerini sağlayacak farklılıkları ortaya koyabilmek amacı ile her zaman yanlarında hissettikleri güvenilir, stratejik iş ortağı olabilme hedefi ile gece gündüz çalışmaktayız.
Holdingler ve büyük gruplar CIO ofislerini daha sonra teknoloji grubuna dönüştürüyorlar. Ancak bazı şirketler bunu maalesef başaramadılar. Doğuş Teknoloji’de fark nedir?
Bugün Doğuş Holding’in en değerli önemli şirketlerinden biri olarak başarıyla faaliyet gösteren Doğuş Teknoloji, bahsettiğiniz diğer örneklerde olduğu gibi öncelikle grup içerisinde kendini ispat eden başarılı işlere imza attı ve ana sektörlerden biri haline geldi. Çok sayıda değer yaratan uygulama ve grup şirketlerinin kendi sektörlerinde elde ettiği başarılar sayesinde kısa zamanda önce yurt içinde, ardından da yurt dışında aranan ve birlikte çalışılmak istenen bir teknoloji şirketi olduk. Sorunuzda sorduğunuz “fark” tam olarak budur.
Özetle, geleceği işin içine alan, vizyoner, çok yönlü bir iş planınız mevcutsa, dünyada, teknoloji alanında ve iş dünyasında yaşanan hızlı değişime cevap verme yeteneğiniz varsa başarıyı yakalama olasılığınız da yüksek oluyor. Doğuş Teknoloji hem lider kadrosu hem de her kademeden çalışanlarıyla şirket vizyonuna inanarak, “hızın ve stratejinin” şampiyonu belirlediği yarışta hep ön saflarda kendine yer edinerek bu dönüşümü başarıyla sağladı. Ama unutmamak gerekiyor ki bu yarış yeni etaplarla sürüyor ve biz de ekip olarak hem hızdan hem de başarıdan keyif almaya devam edeceğiz.
Kurumsal teknolojiyi uzun zamandır yakından takip ediyorsunuz. Son 10 yıla baktığınızda temel dönüşüm alanları neler oldu?
Siz bu soruyu sorduğunuzda son 10 yılın ne kadar hızlı geçtiği gerçeğini anımsadım öncelikle… Elbette teknolojinin en hızlı geliştiği döneme denk gelmiş olabiliriz. Bu mantıkta, kurumsal teknoloji alanında çok sayıda önemli değişim yaşandı. Bu dönüşüm, iş dünyasının teknolojiyi benimsemesi, dijital dönüşüm süreçlerinin hız kazanması ve yeni teknolojilerin ortaya çıkmasıyla şekillendi. Dijital dönüşüm dediğimiz çatı değişim alanı, geleneksel iş modellerinin dijitalleşmesini, iş süreçlerinin otomatikleştirilmesini ve müşteri deneyimlerinin dijital platformlara taşınmasını içeriyordu ve teknolojiler de bu süreçlerde gelişti ve dönüştü…
Kurumlar, önce iş süreçlerini optimize etmek ve verimliliği artırmak amacıyla bulut bilişim teknolojilerini benimsemeye yönelik bir eğilim gösterdi. Bulut tabanlı hizmetler, depolama, hesaplama, analitik ve yapay zeka gibi birçok alanda kullanıldı. Kurumsal dünyada yapay zeka ve makine öğrenimi kullanımı önemli bir artış gösterdi. Bu teknolojiler veri analitiği, müşteri hizmetleri, iş süreç otomasyonu ve daha birçok alanda kullanıldı. Büyük veri analitiği, şirketlerin büyük miktarda veriyi analiz ederek iş zekası elde etmelerine ve daha bilinçli kararlar almalarına olanak tanıdı.
Nesnelerin İnterneti, şirketlerin fiziksel cihazları internete bağlamalarını ve bu cihazlardan elde edilen verileri kullanarak daha akıllı ve bağlantılı iş süreçleri oluşturmalarını sağladı. Veri güvenliği konusundaki endişeler, önemli bir odak noktası haline geldi. Şirketler müşteri bilgilerini, iş süreçlerini ve ticari sırlarını korumak için daha fazla siber güvenlik önlemi alma gereği duydu ve bu alanda da büyük gelişim yaşandı. Mobil cihazlar, iş dünyasında çalışma şeklini değiştirdi. Mobil uygulamalar, iş süreçlerini daha taşınabilir ve erişilebilir hale getirdi ve 5G’yi konuşur hale geldik.
Blockchain teknolojisi, güvenli ve şeffaf işlemleri desteklemek için kullanılmaya başlandı. Özellikle finans, tedarik zinciri yönetimi ve diğer alanlarda kullanım buldu. Robotik Süreç Otomasyonu ise diğer bir dönüşüm alanı oldu. Tekrarlayan görevleri otomatikleştirmek için kullanılan bir teknoloji olarak popülerlik kazandı.
Ancak son bir yılda, ChatGPT’nin anons edilmesi sonrası tarihin en hızlı gelişen teknolojik gelişmelerinden birini yaşamaya başladık. Tüm büyük oyuncular ardı ardına Generative AI alanındaki ürünlerini birbirleriyle yarışırcasına anons etmeye başladılar. Baş döndürücü hızdaki bu gelişim önümüzdeki yıllarda en çok konuşacağımız teknolojilerin başında gelecek ve tabii ki biz de şirket olarak bu konuda gerekli ekiplerimizi kurduk ve çalışmalarımızı bu gelişmelere paralel olarak sürdürüyoruz.
Bu değişiklikler, şirketlerin daha hızlı ve verimli çalışmalarına, müşteri deneyimini iyileştirmelerine ve rekabet avantajı elde etmelerine olanak tanıdı. Gelecekte de teknolojideki hızlı gelişmelerin, kurumsal dünyada daha fazla inovasyona ve değişime yol açacağını bekliyorum.
CIO’ların bir teknik departmandan birer iş birimine dönüşmesini konuşuyoruz. Sizce bu dönüşüm gerçekleşti mi? CIO’ların kendilerini nasıl konumlamaları gerekiyor?
Uzun yıllar önce CIO’lar çok anlaşılmayan ve şirketlerde göz önünde çok olmayan profesyonellerdi dersek abartmamış oluruz. Ancak, teknolojinin dönüştüren etkisi CIO’ların rolünü son yıllarda önemli ölçüde değiştirdi ve bu rol teknik bir departmanın ötesine geçerek iş stratejisinin bir parçası haline geldi. Kısacası geleneksel olarak, CIO’lar daha çok bilgi teknolojileri altyapısının yönetimine odaklanan teknik liderler olarak görülüyordu. Ancak, dijital dönüşüm ve teknolojik ilerlemelerle birlikte, CIO’ların rolü daha geniş bir perspektife kaydı ve iş birimlerine dönüştüler. Bu değişimle birlikte ilk aşamada CIO’ların, sadece teknik detaylara değil aynı zamanda şirketin genel stratejisine odaklanan liderler olmaları gerekiyor. Etkin ve başarılı CIO’ları, teknolojiyi sadece destekleyen bir unsurdan ziyade, şirketin büyümesini ve başarısını şekillendiren itici bir güç olarak görüyorum.
CIO’ların bu dönüşümü başarılı bir şekilde tamamlayabilmeleri için ilk aşamada iş stratejisinin bir parçası olarak hareket etmeleri gerekiyor. Şirketlerinin iş stratejisinin belirlenmesine ve uygulanmasına daha fazla katılım sağlamalılar ve bu sayede de dijital dönüşüme liderlik etmeliler. Yeni teknolojileri ve teknoloji stratejisini, iş hedefleriyle bütünleştirmeleri oldukça önem taşıyor. Kendi de dönüşen ve diğer iş birimleriyle güçlü bir iş birliği içinde olan CIO’lar, bu biçimde ilgili liderlerle düzenli iletişim kurarak iş ihtiyaçlarını anlamalı ve teknoloji yatırımlarını buna göre şekillendirmeliler.
Teknolojik riskler de oldukça önemli… Bu noktada CIO’lar teknolojik riskleri öngörmeli ve gerekli yaklaşımları ortaya koymalılar. İş sürekliliği ve veri güvenliği ajandalarında üst sıralarda yer almalı. Olmazsa olmaz olsa da ifade etmem gereken unsurlardan biri de elbette ki inovasyon… CIO’lar bu konuda hep diri olmalılar ve teknolojik yenilikleri takip etmeli ve organizasyonlarının rekabet avantajını sürdürmek için yenilikçi çözümlere liderlik etmeliler. Tüm bu saydığım alanlar dışında, yetenek yönetimi konusunda HR ekipleriyle şirketin geleceği olan uzmanların yetişmesine, güçlü ekipler kurulmasına da enerji vermeleri kritik önem taşıyor. Son olarak, finans konusunda da daha fazla öğrenmeye açık olmalılar zira teknoloji yatırımlarını finansal hedeflerle uyumlu hale getirmeleri şirketlerinin başarısını önemli ölçüde etkileyecektir.
2020’den itibaren oldukça zorlu bir pandemi dönemi, ardından ekonomik durgunluk geçirdik. Bu dönem şirketlerin teknoloji olgunluklarını nasıl dönüştürdü?
Pandemi hepimizin yeni şeyler öğrendiği bir dönemi de temsil ediyor. Ekonomik durgunluk genel bir bakış açısı olsa da bazı sektörler gelişimi sürdürdü ve hatta çok yüksek büyüme oranlarına ulaştı. Burada kuşkusuz ki başrolde “teknoloji”yi gördük, izledik…
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de dijitalleşme süreci, son yıllarda hızlı bir şekilde ilerleme kaydetti. Bilişim dünyasındaki bu hızlı değişim ve dönüşüm, şirketlerin dijitalleşmeye yönelik adımlarını hızlandırdı ve olgunluk seviyelerini artırdı. Özellikle yaşanan teknolojik gelişmeler ışığında ortaya konan başarılı projeler ve iş modelleri dijitalleşmenin şirketler odağında ülkemizde iyi bir skora sahip olduğunu gösteriyor. Öte yandan, dijitalleşme konusunda hızlı ilerleyen sektörler arasında finans, telekom, sağlık, eğitim, perakende, e-ticaret, lojistik ve üretim öne çıkıyor. Bu sektörler, yeni teknolojileri benimsemek ve dijital dönüşümü sağlama konusunda daha agresif bir tavır sergiledi ve sergilemeyi sürdürüyor. Dijitalleşmenin devam eden bir süreç olduğunu da unutmamak gerekiyor. Şirketlerin rekabetçi kalabilmeleri ve pazarda varlık gösterebilmeleri için kritik bir öneme sahip ve dünyanın değişen trendlerini de değişen oyun kurallarını da iyi okumak lazım.
Sizin Ar-Ge tarafında da büyük bir geçmişiniz var. Türkiye’de teknoloji Ar-Ge’si anlamında ne durumdayız? Doğuş Teknoloji olarak bu alanda bir şeyler yapıyor musunuz?
Türkiye’de teknoloji Ar-Ge faaliyetlerinin son yıllarda önemli gelişmeler kaydettiğini görüyoruz. Özellikle bilgi teknolojileri, yazılım geliştirme, savunma sanayii, sağlık teknolojileri ve enerji gibi birçok sektörde Ar-Ge çalışmaları dikkat çekiyor. Ülkemize bu yönde ortaya konan politikalara baktığımızda, Ar-Ge’nin gelişmesi için atılan adımlarla birlikte, bu alandaki potansiyelin daha da artması ve Türkiye’nin küresel ölçekte rekabet edebilen bir teknoloji üssü haline gelmesi hedefleniyor. Bu oldukça değerli bir yaklaşım. Zira bu süreç uzun vadeli, sürdürülebilir politika ve stratejilere mümkün hale geliyor. TÜİK verilerine baktığımızda Gayri Safi Yurt İçi Ar-Ge harcaması 2022 yılında bir önceki yıla göre 96 milyar 932 milyon TL artarak, 198 milyar 670 milyon TL’ye yükselirken, Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) içindeki payı %1,32 oldu. Bu oranın Avrupa ile karşılaştırdığımızda, Avrupa İstatistik Ofisi’nin birlik üyesi 27 ülkenin 2022 yılı Ar-Ge harcamalarına ilişkin verileri bir ölçüt olabilir. Buna göre, AB üyesi ülkeler arasında 2022 yılında Ar-Ge harcamasının GSYH’ye oranının en yüksek olduğu ülkeler %3,44 ile Belçika, %3,4 ile İsveç, %3,2 ile Avusturya ve %3,13 ile Almanya oldu. En düşük olduğu ülkeler ise %0,46 ile Romanya, %0,65 ile Malta ve %0,75 ile Letonya olarak sıralandı. AB üyesi ülkelerin 2021’de 331 milyar avro seviyesinde olan Ar-Ge harcamaları, 2022’de 352 milyar avroyu buldu. Bu rakamlara da baktığımızda Türkiye olarak Ar-Ge ‘nin GSYH’de olan %1,32’lik payını daha fazla artırmaya odaklanmalıyız. Doğuş Teknoloji olarak varoluş sebeplerimizden biri de bu…
Resmi bir Ar-Ge şirketi olarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Genel proje danışmanlıklarımız dışında güçlü yazılım ekibimizle sürekli yeni yazılım çözümleri ve ürünler geliştiriyoruz. Bunlar arasında, hibrit çalışma kültürüne uygun veri odaklı çözümler sunan rezervasyon aracımız Hybee, kurum politikalarının ve regülasyonların ihlal edilmesini önleyen farkındalık sistemi NotiSecure, açıklanabilir ve özelleştirilebilir öneri motoru Recommaster, işe alımın hemen ardından pre-onboarding sürecini yöneten dijital oryantasyon uygulamamız WelCalm gibi çok sayıda yenilikçi ürün bulunuyor.
Start-up teknoloji şirketleri ile bir ilişkiniz var mı? Start-up destekleriniz konusunda bilgi verir misiniz?
Doğuş Teknoloji olarak, çok önemsediğimiz ve son dönemde daha fazla kaynak ayırdığımız bir alandan bahsediyoruz aslında… Grubumuz bünyesinde 2017 yılında kurum içi girişimcilik faaliyetlerini desteklemek, kendi iç girişimcilerini yetiştirmek amacıyla kurulan Doğuş Yeni Girişimler, InvenDO markasıyla çok sayıda iç girişimci yetiştirdi. Hızlandırma programlarından mezun ettiğimiz iç girişimlerden spin-off şirketler de hayata geçiren Doğuş Yeni Girişimler, 2022 yılından itibaren Grup dışındaki girişimcileri ve ekosistemi desteklemek amacıyla faaliyet alanını genişleterek InvenDO Up markasıyla girişim hızlandırma programları düzenliyor.
2022 yılında ilki gerçekleştirilen ve 400’den fazla başvuru alan InvenDO Up programı ile 3 girişimi mezun eden Doğuş Yeni Girişimler, yenilikçi girişimlere de tohum yatırımı gerçekleştirdi. Hızlandırma programı boyunca, girişimcilere alanında uzman kişiler tarafından verilen eğitimlerin yanı sıra, düzenli mentorluk toplantıları ile satış, pazarlama, büyüme stratejileri, hedef kitle belirleme, en doğru fiyatlandırmayı oluşturma gibi alanlarda destek verildi. Girişim ekosistemini yeni programlarımızla desteklemeyi sürdüreceğiz.
Dış kaynak teknoloji şirketleri, bir şirketin ihtiyaç duyduğu yenilikçiliği, uçtan uca dijitalleşme ihtiyaçlarını karşılayabilir mi? Siz Doğuş Teknoloji olarak bunu vadediyor musunuz?
Bu sorunuzun klasik ve oldukça basit iki cevabı var; evet ve hayır… Burada dış kaynak teknoloji şirketinin kim olduğu ve kanıtlanmış yeteneklerinin ne olduğu çok çok önemli. Çok düşünmeye de gerek yok, istihdam sağlayan bir şirketi düşünün, belirlediğiniz roller için ekip arkadaşlarınızı hangi kriterlere göre seçiyorsunuz? Kişilik-karakter uyumu, eğitim, tecrübe, başarı hedefi, kültürel uyumluluk gibi çok sayıda kriteri değerlendirmeye alıyorsunuz. Referanslar da kuvvetli olduğu zaman bu süreç hedeflenen şekilde sonuçlanıyor. Kurumsal iş ortaklıklarının da bundan bu anlamda bir farkı yok…
Doğuş Teknoloji olarak, teknoloji alanında oldukça tecrübeliyiz. Teknolojiyi bilmekle yetinmiyor, bir Ar-Ge şirketi olarak teknolojinin çoğu alanında geliştirme yapıyoruz. Trend teknolojiler daha konuşulmaya başlamadan biz mutfağımızda onunla nasıl yemekler yapabileceğimizi deneyimlemeye başlamış oluyoruz. Çok sayıda değerli müşterimizle imza attığımız çok sayıda referans proje ve devam eden benzer kritik öneme sahip projeler… Geleceği şekillendirme ve değer üretme vizyonumuzla hareket ederken çalışanlarımızı, iş ortaklarımızı ve müşterilerimizi sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde büyük bir güçle ve profesyonelce destekliyoruz. İşte bu altını çizdiğim noktalardan hareketle, Doğuş Teknoloji adına bu sorunun cevabı net biçimde “EVET”.
Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan yetkin insan kaynağı açığı noktasında nasıl bir aksiyon aldınız? Bu konuda neler yapılması gerekiyor?
Aslında yetkin insan kaynağı açığı konusu sadece bizim önümüzde olan bir sorun değil, tüm ülkeler ve şirketler bunu belli ölçüde yaşıyor. Ama elbette bazı ülkelere göre bizim daha fazla çözüm adına kafa yormamız da gerekiyor. Doğuş Teknoloji olarak, dijitalleşme penceresinden bu konuya uzun süredir bakıyoruz ve hem kendi şirketimiz hem de sektörümüz adına değerli bir vizyon ortaya koyduğumuzu düşünüyorum. Bu vizyonun en büyük yansıması ise Geleceğe Giriş Genç Yetenek Programımız… Bu program kapsamında, 2017’den bu yana gençlere eşit fırsatlar sunabilme amacıyla Anadolu’daki üniversitelerde eğitim gören gençlerimize odaklanıyoruz.
“İnsana değer” yaklaşımımızın bir parçası olarak Geleceğe Giriş Genç Yetenek Programı’na katılan gençler, gerçek projelerde çalışma ve farklı teknolojileri deneyimleme imkanına sahip oluyor. Ekip içerisinde aldıkları sorumlulukların yanı sıra, eğitimlerle desteklenen, sosyal kulüpler, aktiviteler ve şirket içi Hackathon’larla zenginleşen, yeni nesil teknoloji çalışma gruplarıyla aydınlık kapılar açtığımız bu süreç dahilinde iş fırsatları da sunuyoruz. Şu anda bünyemizde genç yetenekten kadroya geçmiş olup, kritik rollere terfi eden, başarılı projelerle bizi gururlandıran birçok çalışma arkadaşımız var.
Bugüne kadar Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce gence staj imkanı sağladığımız ve 2023 yılında bir rekora imza atarak 10.000’in üzerinde başvuru aldığımız “Geleceğe Giriş Genç Yetenek” programı ile depremzede gençlerimize de özel kontenjan açıp, bu evlatlarımızla beraber çok sayıda yetenekli gence uzun ve kısa dönem staj imkanı sunma mutluluğa eriştik.
Teknoloji ürün ve hizmet ihracatı konusunda adımlarınız var mı?
Doğuş Teknoloji olarak, 2022 yılında Birleşik Arap Emirliği’nde, Dubai International Finance Center (DIFC) ve Katar’da Qatar Free Zone (QFZ) içerisinde iki ayrı ofis açtık. Özellikle yeni ofislerimiz aracılığıyla GCC bölgesi başta olmak üzere, Avrupa, Asya ve Amerika’da farklı iş birliği fırsatları üzerine görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Doğuş Teknoloji’nin ürün, hizmet ve servislerini yurt dışına taşıma hedefiyle yazılım çözümleri, veri çözümleri, altyapı ve otomasyon hizmetleri gibi alanlarda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
İhracat detayına baktığımızda ise Doğuş Teknoloji olarak bugüne kadar Birleşik Arap Emirliği ve Suudi Arabistan’da çalışmalarımız devam ediyor. Yanı sıra, veri alanında Hırvatistan, Özbekistan, Azerbaycan gibi ülkelerde teknoloji ihracatı gerçekleştirdik. Yeni kurulan ofislerimiz aracılığıyla hizmet verdiğimiz bölgeleri de genişleterek, servis kataloğumuzda yer alan tüm yetkinliklerimiz için farklı fırsatları inceliyoruz. Pazar ihtiyaçlarına göre tüm kataloğumuzu değerlendirmeye alıyoruz, özellikle belli ürün veya hizmetin taşınmasına odaklanmadan, bütüncül bir yaklaşım benimsiyoruz.
Kullanmayı sevdiğim teknoloji cihazları…
Tüm Apple teknolojilerini entegre bir biçimde kullanmayı çok severim.
En son seyredip keyif aldığım film…
“Leave the World Behind”
Mesleğime katkı sağlayan bir kişi veya olay…
1994 yılında Koçbank zamanında yaşanan sistem kesintisi sayesinde işin sürdürülebilmesi için teknolojiden sonuna kadar faydalanarak her türlü yedeği barındıran bir “felaket merkezi”nin aktif bir şekilde çalışıyor olmasının ne kadar hayati olduğunu öğrenmiştim. Bu sayede, 1999 depreminde %100 bankaya ait ve tamamen online olan DRC (Disaster Recovery Centers) ekibimiz çalışmaya devam ediyordu.
Koçbank’ta 8 yıl birlikte çalıştığım yöneticim Hishem Laroussi’nin de iş hayatımda önemli bir yeri vardır.