Teknoloji altyapısında önemli aşamalar kaydeden ve İstanbul’u tam anlamıyla akıllı ve insanlara hizmet edebilecek bir şehir haline getirme planıyla yola çıkan İstanbul Büyükşehir Belediyesi CIO’su Erol Özgüner, “Şu ana kadarki en önemli teknolojik hamlelerimizden biri belediye ve iştiraklerini teknolojik olarak birbirine bağlayıp veri akışını sağlamak üzere oldu. Büyük bir veri platformu üzerinde belediye ve iştiraklerinin bütün verileri birikmeye ve toplanmaya başladı. Bu teknolojik olarak şirketleri belediyeyle belediyeyi de şirketlerle konuşur hale getirdi.” diyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik Haberleşme Mühendisliği’nden mezun olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) CIO’su Erol Özgüner, yüksek lisans eğitiminin ardından kariyerine akademik alanda devam ediyor ve üniversitede asistanlık yapıyor. Bu sürecin hemen ardından özel sektörde çalışan Özgüner’in Kocaeli’den sonra İstanbul serüveni Turkcell ile birlikte başlıyor. 2000 yılından 2015 yılının sonuna kadar Turkcell’de profesyonel hayatına devam eden Özgüner, aynı yılın sonunda kendi şirketini kuruyor.
Erol Özgüner’in İBB ile yollarının kesişmesi ise iki seçim öncesine dayanıyor. Seçim hazırlıkları ile başlayan süreç, seçim sonrası CIO koltuğunda bugün hâlâ devam ediyor.
Konukseverliği ile dikkat çeken Erol Özgüner’i ofisinde ziyaret ettik. Özgüner, Büyükşehir Belediyesi’nin seçim öncesinden başlayarak, seçim sonrasına uzanan sürecini anlatırken, gelecek planlamalarından da bahsetti…
Akademik olarak başlayan bir kariyeriniz var, kamu görevlisiydiniz. Ardından özel sektör ve sonrasında girişimizini kurdunuz. Şimdi de daha büyük ölçkeli bir operasyonu yönetiyorsunuz. Özel sektör, girişimci ve kamu üçgenindeki değişiklikleri, farklılıkları profesyonel yaşam açısından bakıldığında nasıl ifade edersiniz?
Özel sektör daha çok hedef ve sonuç odaklı. Sosyal hayat, özel hayat ve iş hayatı dengesinin, iş hayatına doğru kaydığı bir kişisel hayat getiriyor. Bu da bugünkü beyaz yaka dünyasının en büyük problemlerinden biri. Buna bir de İstanbul gibi büyük bir şehrin kendi getirdiği koşulları da eklersek, o zaman gerçekten özel hayata kalan bölüm oldukça azalıyor. Bu da belli tatmin noktalarından uzaklaşmayı getiriyor. Girişimcilik ise ayrı bir heyecan ama çok daha zor. Şirketi kurup ürün sahibi olmak veya bir servis sahibi olmak, sonra bunu bir müşteri ile buluşturmak ve buradan bir gelir elde ediyor olmak zor bir yolculuk. Ben hep bunu şöyle tanımlıyorum; ilk müşteri ve ilk faturanızı kesene kadar geçen süreç, sizin suyun altında nefesinizi ne kadar tutabildiğiniz ile ilgili. Bu da tamamen finansala dayanıyor. Finansal olarak büyük bir gücünüz yoksa, çok iyi bir fikir sahibi değilseniz girişimcilik genellikle hüzünlü bir macera olarak sona eriyor. Ama tabiki başarılı olunan senaryolar da var. Ben kendi adıma başarılı olduğumu düşünüyorum.
“Cumhuriyet tarihinin, en çok dikkat edilen ve izlenilen belediyecilik ekiplerinden birisiyiz”
Peki kamu tarafı?
Belediye tam olarak kamu da değil. Özel sektör ve girişimcilik de değil elbette. Bu anlamda değerlendirildiğinde hepsinden daha zor diye düşünüyorum. En yoğun çalışmanın belediyecilikte olduğunu söyleyebilirim. Belediye hayatımızın çok fazla içinde. Ama şehrin yaşayan insanları olarak bizim bunu o kadar hissetmediğimizi düşünüyorum. Belediye bize her noktada dokunuyor. Belediye toplumun her kesimine, her alanına dokunan bir organizasyon. Bir ana organizasyonel yapı, 30 adet şirket, yaklaşık 87 bin civarı çalışan ile Türkiye’nin en büyük organizasyonlarından biri. Üstelik hizmet yelpazesine baktığımız zaman da doğumdan ölüme kadarki her süreçte belediyecilik hizmetlerini görebiliyoruz. Muhtemelen Cumhuriyet tarihinin, en çok dikkat edilen ve faaliyetleri takip edilen belediyecilik ekiplerinden birisiyiz diyebilirim. Kente hizmet sürecimizle birlikte gözlem var, beklenti de söz konusu. Beklenti çıtasının yükseldiğini de biliyoruz. Oraya erişmek için de olağanüstü bir çaba sarf ettiğimiz söyleyebilirim. Burada normal bir 8.30-17.00 mesaisi söz konusu değil. Belediyecilik hizmetleri 7/24. Bizim mesai kavramlarımız da 7/24 ile örtüşmek zorunda. Süreklilik isteyen, süreklilik bekleyen ve beklentileri hiçbir zaman asgarinin altında, hatta ortalamanın altında olmayan bir hizmetler bütününden bahsediyoruz. İşin manevi motivasyon tarafının ise zirvelere çok yakın olduğunu söyleyebilirim.
Belediyenin insanlara sunduğu çok fazla hizmet var. Dolayısıyla burada çok karmaşık bir IT altyapısı gerekiyor. Farklı iştiraklerin de anladığım kadarıyla IT yöneticileri var. Buradaki organizasyonel yapı nasıl?
Her belediye şirketin kendi içinde bir IT organizasyonu var. Bizim belediye ve iştiraklerimizle beraber kurduğumuz teknoloji masamız var. Bu teknoloji masamızda tüm teknoloji şirketlerimizin ve iştiraklerimizin teknoloji yöneticileri var. Sürekli bir araya geliyoruz. Bütün konuları burada değerlendiriyoruz. Yöneticiler arasında iletişim doğru sağlandığı takdirde, bir organizasyonun en büyük görevi bu yöneticiler arası senkronizasyonu ve iletişimi sağlamaktır. Biz onu kısa sürede sağlayabildiğimizi görüyoruz. Bir veri merkezimiz var. Bu veri merkezimiz oldukça önemli. Çünkü bütün belediyemiz ve iştiraklerimizin sunucuları orada. Bunu önemli bir kazanım olarak görüyoruz. Ayrıca, biz geldiğimizde hayata geçirilmek üzere olunan bir büyük veri platformu vardı. Bu büyük veri platformunu tüm iştirak şirketlerimize API veya WEB servis aracılığıyla bağlayacak şekilde tüm iştirakler ve belediyenin ürünlerine ve servislerine hizmet etsin gibi bir planlamayı seçtik. Şu ana kadarki en önemli teknolojik hamlelerimizden biri belediye ve iştiraklerini teknolojik olarak birbirine bağlayıp veri akışını sağlamak üzere oldu. Bu büyük veri platformu üzerinde belediye ve iştiraklerinin bütün verileri birikmeye ve toplanmaya başladı. Bu da teknolojik olarak şirketleri belediyeyle belediyeyi de şirketlerle konuşur hale getirdi.
“İstanbulkart ödeme aracı oluyor”
Oluşturulan teknoloji masası daha önceki organizasyonda var mıydı?
Bir önceki dönemin organziasyonel yapısı hakkında bilgim yok. Ancak belediye ve iştirak şirketlerinin bir veri otomasyonu ile konuşmadıklarını biliyoruz.
Günümüz teknolojileri şehir yöneticileri, şehrin teknolojik yönetimi açısından akıllı şehir adı verilen bir konsepti insanlara getirdi. Akıllı şehir tanımının içine hemen hemen her teknoloji dahil edildi, böyle olunca da kelime ve kelime bütünlüğü teknolojik olarak şişti ve biraz anlamını yitirmeye başladı. Biz, bir şehrin yaşayan tüm insanlarının hayat kalitesini artıran, teknolojik ürün ve servislerin bütününü akıllı şehir kavramı içine koyduk. Bu konumlamada yatayda bir veri platformumuz var. Çalıştığımız IoT, video analitik platformu çalışmalarımız var. Dikeyde ise tüm iştirak firmalarımızın geliştirdiği çözümlerimiz var. Enerji dikeyi, ulaşım dikeyi, çevre, insan, sağlık gibi… İSBAK gibi akıllı şehir çözümleri üreten devasa bir şirketimiz var. Yine örneğin İsttelkom diye bir şirketimiz var. Dünya şu an 4G teknolojisini geçti, 5G teknolojisine doğru yol alıyor. 5G teknolojisini şehirlerde teknolojik olarak sunulabilmesinin en büyük gereksinimi o şehrin fiber optik altyapısı. Fiber ağ ne kadar genişse 5G’de yaratılabilecek veri kanalı sayısı, hızı o kadar artar. Bu büyük hızları verebilmeniz için 3G ile başlayan 4G ile devam eden ve 5G ye giden yolculukta temel enstrüman veri. Ses artık veri kanalları üzerinden taşınmaya başladı. Daha geniş veri kanallarına ihtiyaç var. Çok geniş fiber optik altyapıya ihtiyaç var. Bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi 3 bin 500 km fiber altyapısına sahip. Ama bizim gördüğümüz ihtiyaç 13 bin kilometrelerde. Türkiye’de de benzer oranlar söz konusu. Fiber ağımızı her geçen gün geliştirmeye yönelik adımlar atıyoruz ve İsttelkom firmamızla veri merkezimizi yönetiyoruz. Ayrıca, Belbim diye bir şirketimiz var, İstanbul kartımız var. Onu bir ödeme kartı haline getiriyoruz. Sadece metroya, metrobüse binerken kullandığınız bir kart olmaktan çıkıp bugün bazı marketlerde ödeme aracı haline geldi. İsparklar’da ödeme aracı oldu ve yakın zamanda bitecek bir karekod uygulaması ve mobil cüzdan içine geçme durumu söz konusu.
“Dijital ortamda rezervasyonlu park sistemimiz Oda Kule’deki otoparkımızda başladı”
Dijitalleşme tarafında şu an beklentiler ne sizden? Vatandaş daha sağlıklı, analitik çözümler istiyor olabilir, yol haritanızda hangi projeler görünüyor?
Çok kısa vadeli 2-3 adet büyük projemiz var. Ama en temelde biz kent insanının mutlu olmasını istiyoruz. Sunacağımız hizmetlerin sadece teknolojik hizmetler değil, kent insanımızın hayatlarının kolaylaştırması ve onları mutlu edecek hizmetler bütünü olarak sunulmasını hedefliyoruz. Bizim de teknolojik olarak hem bazı zorunluluklarımız hem de izlediğimiz bir yol haritamız var. Zorunluluklara örnek olarak; Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na kamu uyumluluğu, Bu yılın sonuna kadar Verbis kayıtlarının tamamlanması ve tüm uyumluluğun sağlanması verilebilir.
İnsan kaynaklarının verisi bile kişisel veri olarak kabul ediliyor. Çünkü isim, soyad, T.C kimlik numarası birleştiğinde bir kişisel veri oluyor. O vernin nasıl saklandığı, nereye gittiği bir bütün. İnsan kaynakları, hukuk, teknoloji ayağı var. Bunların hepsini bir bütün olarak çalışıyoruz. Dikey yapılanmada birçok firmamızla birlikte belediyenin ana organizasyonu olarak da çalışıyoruz. Örneğin; insansız parklanmalar üzerine İspark’la çalışıyoruz. Hiçbir insanın olmadığı, plaka tanıma sistemi üzerinden, plaka tanımlama ile içeri girilen, ödemenin herhangi bir kağıt parayla alışverişinizin olmadığı, uygulamadan ödenen işlere çalışıyoruz. Rezervasyonlu park sistemimiz Oda Kule’deki otoparkımızda başladı. Yakın zamanda yaygınlaşacak. Onun dışında da şirkete özel, şirketlerimizin ana faaliyet alanlarına özel uygulamalarımız var.
“SüperApp ile kendi Marketplace’imizi oluşturuyoruz”
Bir Superapp yapıyoruz. Bütün İstanbullular’ı tanımak istiyoruz. Burada Erol Özgüner olarak bir karekod tanımlaması ile kendimi tanımlayabiliyorum ve diğer telefon bilgilerim ve/veya diğer kart bilgilerimle geliyorum. Burada gerçek bir kişi ile karşı karşıyayız. Burada belediyemizin bütün uygulamalarını tek bir platformda görebiliyorsunuz. Mesela İsparkın uygulamasının olduğunu bilmeyenler olabiliyor. buradan bütün uygulamaları görebilecekler. Belediyenin yararlı çok fazla uygulaması var.
Belediyecilik uygulamalarında aslında vatandaş olarak şöyle bir hayalimiz var: Otobüslere IoT koyulacak, hız sınırı geçildiğinde ya da yayalara zarar verecek bir girişimde bulunduğunda bu tespit edilecek. Ancak tahmin edebiliyoruz ki, bu tür uygulamaların maliyetleri çok yüksek. Biz her şeyin olmasını arzu ediyoruz fakat arka planda dönüşümün maliyeti çok fazla oluyor değil mi?
Mesela; İSKİ ve İGDAŞ tarafında akıllı sayaç dönüşüm organizasyonumuz var. Şehirde 13 milyona yakın sayaç bulunuyor. Biz bu dönüşümü yaparken bu 13 milyon sensör anlamına geliyor. Oradaki iş sadece sensör takmak değil. Bunun yıllık bakım onarımı söz konusu. 13 milyon verinin anlık olarak işlenmesi gerekiyor. Sahadaki tüm sensörlerden eş zmanalı verinin toplanması, gruplanması, tekilleştirilmesi ve anlamlandırılması için ciddi bir teknolojik yatırım yapılması zorunludur. Biz şehrimizi ve vatandaşlarımzın taleplerini değerlendirirken vatandaşlarımızın Alo153’e ulaşan çağrılarını değerlendiriyoruz, kameralarımızdan trafik yoğunluğu, kamu güvenliği ve ihlallerini, şehrin belli noktalarında hava ölçüm cihazlarından hava kalitesi değerlerini ölçümlüyoruz.
Biz, yeni teknolojilerin tamamını içselleştirip, gerek iç servislerimizde, iç hizmetlerimizde gerekse vatandaşa sunduğumuz hizmetlerde kullanma yolunda çalışıyoruz. Bu yıl içinde tamamı hayata geçmiş olacak. bunların hepsi aslında Endüstri 4.0 denen teknolojik kriterlerin ve teknolojik gelişimin tamamının içindeki birer madde diyebiliriz.
“İSMEK sertifikalarında blockchain kullanacağız”
İSMEK meslek edindirme kurslarımızda biliyorsunuz öğrencilerimiz sertifikasyona tabi. Yeni dönemde bu sertifikasyonu blockchain ile sertifikalandırmak istiyoruz. Dolayısıyla öğrencilerimiz sertifikalarını bir uygulamayla ve bir platformun içinde olacak şekilde alacaklar. Bunun yanında; su, gaz, elektrik aboneliği gibi olmazsa olmaz temel ihtiyaçlarda da blockchaini kullanacağız. Yine uygulama üzerinden “su aboneliği yapmak istiyorum, kimliğimi gönder” dediğinizde o kimlik görevlinin önüne düşecek. Sizin onay vermeniz durumunda da çalışanımız abonelik işleminizi başlatacak. Bunların hayata geçmesi çok uzun bir zaman almayacak. Paralelde de tüm insan kaynakları süreçlerimiz ve mali süreçlerimiz için RPA’den faydalanacağız.
“İnsanlarımızın eksiklerini giderecek çözümleri öneren firmalarla çalışmaya varız!”
Boğaziçi Üniversite’si Elektronik Mühendisliğinden bir arkadaşımız, insan sesini algılayıp titreşen, zil sesini algılayıp titreşen ya da bir alarm çalışıyorsa titreşen bir bileklik yapıyor. Değeri belki 10 dolarlık bir bileklikten bahsediyoruz. Ama yaşama kattığı değeri düşünürseniz maddi karşılığı yok. Bu tarz ürünü olan ve insanlarımızın eksiklerini giderecek çözümleri öneren firmalarımızla da her türlü çalışmaya varız. Bu bizim için çok değerli. Şehirde yaşayan insanımıza ne kadar etki ettiğimiz çok önemli. Bu kadar büyük bir popülasyonda hizmetler 7/24 olması gerekiyor. Bizim bütün teknolojik yol haritamız bu ana fikir üzerine kurulu ama onun üzerine koyduğumuz her ürün, hizmet ve servisi gerçekten en son teknoloji ile içselleştirmek istiyoruz.