Türkiye İş Bankası CIO’su Sabri Gökmenler: “Dijital kanalları kullanan müşteri sayımız 12.5 milyonu aştı”

"İlklerin bankası olarak 'Geleceğin Bankası' vizyonumuzla müşterilerimizin hayatına dokunabileceğimiz her noktada olmaya özen gösteriyoruz."

Türkiye İş Bankası Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sabri Gökmenler: “Bankacılık işlemlerinin yüzde 86’lık kısmını dijital kanallar oluşturuyor. Yeni nesil bankacılık uygulamamız Nays’ı da dâhil ettiğimizde ise dijital kanalları kullanan müşteri sayımız 12.5 milyonun üzerinde.”

1968 yılında Ankara’da doğan Sabri Gökmenler, 1991 yılında ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden mezun olup 1995 yılında aynı bölümde yüksek lisans programını tamamladı. Gökmenler, kariyerine 1991 yılında Türkiye İş Bankası Bilgi İşlem Müdürlüğü’nde Stajyer Yazılım Uzmanı olarak başladı, 2004 yılında da Softtech’te görev aldı. 2008 yılına geldiğimizde ise bankanın Bilgi Teknolojileri Mimari ve Güvenlik Yönetimi Müdürü, Ekim 2012’de de Bilgi Teknolojileri Müdürü oldu. 2018 yılında Harvard Business School’da Advanced Management Programı’nı (AMP) tamamlayan Gökmenler, 2021 yılının Ocak ayından bu yana Türkiye İş Bankası’nın Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyor. 

Halen Softtech, İş-Net ve GullsEye şirketlerinde Yönetim Kurulu Başkanı, Almanya’da kurulu İşbank AG ve MaxiDigital şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi olan Sabri Gökmenler, ayrıca Koç Üniversitesi ve İş Bankası iş birliği ile kurulan KUIS Yapay Zekâ Merkezi’nde Danışma Kurulu Üyesi ve Blockchain Türkiye Platformu’nda Yürütme Kurulu Üyesi olarak farklı gömlekler de giyiyor.

İlgili Makaleler

Sabri Gökmenler ile bankacılık sektörünün dijitalleşme yolculuğundaki ara duraklarını, bu yolculukta müşteri ile temasın nasıl evrildiğini ve elbette bankacılık sektörünün teknoloji gündemini masaya yatırdık…

Türkiye İş Bankası uzun yıllardır bir dijitalleşme yolculuğunda. Oyun konsollarından farklı cihazlara kadar her yerden İş Bankası’na erişebildik. Bu yolculuktan elde ettiğiniz deneyimi ve sonuçları merak ediyoruz. Sizce bankalar dijitalleşmede nerelerde olmalılar, nasıl yer almalılar? Müşteriyle iletişimin bir sınırı ve ucu var mıdır? 

İlklerin bankası olarak “Geleceğin Bankası” vizyonumuz doğrultusunda müşterilerimizin hayatına dokunabileceğimiz her noktada olmaya özen gösteriyoruz. Farklı platformlarda yeni deneyimler tasarlamak bize heyecan veriyor, böylece yetkinliklerimizi sürekli artırıyoruz.  

Temas noktalarımızı artırırken de her bir müşterinin kendisini “bankanın tek müşterisiymiş” gibi özel hissedeceği geleceğin bankacılık iş modelini, yapay zeka teknolojisini kullanarak hayata geçirmeyi ve müşteri deneyimini mükemmelleştirmeyi hedefliyoruz. Teknoloji yatırımlarımızla müşterilerin pratiklik, hız ve kolaylık yönündeki beklentilerini kusursuz bir dijital deneyimle karşılayacak biçimde kaliteli ve özelleştirilmiş bir bankacılık hizmeti olarak sunmaya özen gösteriyoruz.

Yeni nesil bankacılık uygulamamız Nays’ı da dâhil ettiğimizde dijital kanalları kullanan müşteri sayımız 12.5 milyonu aştı. İş Bankası’nda bankacılık işlemlerinin yüzde 86’lık kısmı dijital kanallara kaymış durumda. Şube dışı kanallardan yapılan işlemlerin yüzde 72’si ise dijital bankacılık alanındaki amiral gemimiz İşCep üzerinden yapılıyor. İşCep kullanan müşteri sayısı da 12 milyona yaklaştı. Bu ilgiyi ödüllerle de taçlandırıyoruz; 2022 yılında Global Finance ödüllerinde “Türkiye’nin En İyi Bireysel Dijital Bankası” ödülüne ve Stevie International Business ödüllerinde İşCep “Finansal Hizmetler ve Uygulamalar” kategorisinde altın ödüle layık görüldük. Dünyanın finans alanında önde gelen yayınlarından Euromoney tarafından da Orta ve Doğu Avrupa’nın en iyi dijital bankası seçildik. 

Dijitalleşme, müşteriyle temas kapsamında yalnızca mevcut kanallarımızla sınırlı kalmıyor. Açık bankacılık yaklaşımı ile kurduğumuz iş birlikleri ile 3. taraf önyüzler üzerinden de müşterilerimize en iyi deneyimle bankacılık hizmetlerini sunmaya devam ediyoruz. Özetle, müşteri ihtiyacının doğduğu her an ve her yerde olma vizyonu ile yolumuza devam ediyoruz.

Son yıllarda en çok müşteri ile yakınsamayı konuşuyoruz. Müşterinin tipi de değişiyor. Z ve daha sonrasında gelecek olan Alfa nesli, bankacılık ekosistemi ile sizce hangi mecrada, nasıl yer alacak? Geleceğe baktığınızda bankaların nereye evrileceğini düşünüyorsunuz? 

Z kuşağı önceki kuşaklardan farklı olarak, daha sorgulayıcı, dünya meselelerine çok daha ilgili, dijitalin çok içinde ama dijital mahremiyete daha fazla önem veriyor, sürdürülebilirlik konularına hassasiyet gösteriyor, fayda yaratma çabasıyla aktif vatandaş olmak istiyor, daha fazla eşyaya değil daha anlamlı bir deneyime sahip olmayı tercih ediyor. Her nesil arasında belirli kültürel ve düşünsel farklılıklar olması doğal, ancak Z kuşağı, dünyaya geldiği andan itibaren kendisini teknolojinin, internetin ve sosyal medya platformlarının içinde bulan bir kuşak. Yaşanan teknolojik, kültürel ve toplumsal gelişmeler de Z kuşağı olarak adlandırılan bu neslin yaşama ve yetiştirilme biçimini, ihtiyaç ve beklentilerini etkiliyor. 

Girişimci ve yenilikçi bir ruha sahip olan Z kuşağı ile iletişim kurabilmenin yolu, öncelikle onları anlamaktan geçiyor. Ülkemizde sayıları 21 milyona ulaşan Z kuşağını ve bu kuşağın ihtiyaçlarını önemsiyoruz. Bu nedenle, sadece onların ihtiyaçlarına odaklanabilmek ve bankacılık alanında kendilerine özel ayrıcalıklı ürünler sunabilmek için Şubat 2020’de Maximum Genç programımızı devreye aldık. Geleneksel anlayışların dışına çıkmak, gençlere daha yakın olmak, empati geliştirerek onları gerçekten anlayan bir banka olabilmek için 2020 yılında genç müşterilerimizden oluşan Danışma Kurulu’nu kurduk. Danışma Kurulu ile düzenli görüşmelerimiz devam ediyor ve “birlikte geliştirme” bakış açısı ile gençleri ürün ve hizmet tasarımlarına dahil ederek fikirlerini heyecanla dinliyoruz.

Ayrıca yaptığımız araştırmalar ülkemizde, yalın ve sade bir bankacılık deneyimine ihtiyaç duyan, bütçesini etkin ve verimli yönetmek isteyen, günlük işlemlerini alışveriş, para gönderme ve alma, basit yatırım ve kredi olarak tanımlayan büyük bir grup olduğunu gösteriyor. Bu ihtiyacı karşılamak adına geliştirdiğimiz Nays; adı, tasarımı, işlem seti, iletişim dili ve tüm altyapısı ile “istediği kadar bankacılığı”, avantajlı, koşulsuz ve eğlenceli bir deneyimle almak isteyen herkesi kapsayan dijital bir uygulama. Haziran ayında uygulama marketlerinde yer alan uygulamamız çok büyük bir ilgi ile karşılandı. 1 milyon kullanıcı sayısına hızla erişen ve nakitsiz toplum, ödemelerin dijitalleşmesi ve düzenli gelire sahip olamayan kesimlerin de finansal sisteme dahil olmasına kolaylık sunan Nays’ın sürdürülebilir finansın da en güzel örneklerinden biri olacağını düşünüyorum. Uygulamamızın bu özelliklerinin, Z kuşağının finans uygulamalarından beklentilerine de çok büyük ölçüde karşılık vereceğine inanıyorum.

Bankacılık sektöründe regülasyonlar birçok konuyu düzenlerken fintekler çok daha esnek hareket edebiliyorlar. Bu sizce bir handikap mıdır? Bankalar ile fintekler arasındaki ilişki nasıl olacak? 

Bankalar ve finteklerin kendilerine has avantaj ve dezavantajları bulunuyor. Bankalar; güçlü marka ve güven algısı, yüksek ölçeklerde işlem yapabilme kapasitesi, yeterli sermaye ve uyum bilgisi ile öne çıkarken, fintekler; inovatif zihniyet ve çevik işleyen yapılarıyla, kullanıcı deneyimi yüksek ürün ve hizmetler oluşturabiliyor. Uzun zamandır fintek ve bankalar arasında devam eden “dost mu?” “düşman mı?” tartışmasının geride kaldığını, iki tarafın güçlü yönlerini bir araya getirerek ortak değerler yaratacağı iş modellerinin günümüzün gerçeği haline geldiğini düşünüyorum. 

Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede bankalar stratejilerini, finteklerle yapacakları iş birlikleri üzerinden müşterilerine gelişmiş hizmet ve ürünleri sunma üzerine kurmaya başladılar. Geniş müşteri tabanına sahip geleneksel bankalar, bir merkez konumuna gelerek fintek iş birlikleri üzerinden, geleneksel bankacılık hizmetlerinin ötesinde, bir çözüm sağlayıcı konumuna gelmeyi hedefliyorlar.  

Bankalar, geliştirdiği API’leri finteklere entegre ederek hem finteklerin son kullanıcılarına sunacağı finansal fonksiyon ihtiyaçlarını karşılıyor hem de kendi kanallarından sunduğu ürün ve hizmetleri kanalları dışına yaygınlaştırmış oluyor. Bu tür örnekleri tüm dünyada sık sık görmeye başladık, önümüzdeki dönemde bu ilişki servis modeli bankacılığı yaklaşımı ile bankaların mevcut hizmet deneyimlerini gözden geçirerek daha da iyileştireceği ve daha önce sunulmamış olan hizmet modelleri yaratarak fintekler üzerinden son kullanıcılara eriştiği senaryolara doğru evirilecek. Dolayısıyla bankalarla fintekler arasındaki ilişki müşterilere yenilikçi finansal çözümlerin sunulması kapsamında derinleşerek ilerleyecek.

Bir üstteki sorumuz çerçevesinde Open Banking’in bankalara nasıl bir fırsat yaratacağını düşünüyorsunuz? 

Açık bankacılık yaklaşımı sayesinde, bankacılık ürün ve hizmetlerine, bir bankacılık uygulamasına girmeye gerek kalmadan, diğer uygulamaların içinden de erişim mümkün hale gelecek. Açık bankacılık uygulamaları bankacılık ve finans sektöründe iş yapış şekillerinde yeni gelişmeleri beraberinde getirecek.  

Bankaların kendi kanalları üzerinden sunduğu fonksiyonları 3. taraf kuruluşların kullanımına izin vererek, 3. tarafların kendi önyüzlerinden bankacılık hizmeti vermesini mümkün hale getiren tüm yöntemleri genel olarak “Açık Bankacılık” olarak ifade edersek; Açık bankacılığın finans sektöründe tüketicilerin günlük yaşamlarına değen, ilave katma değer ve konfor sunan uçtan uca dijital deneyimlerin, farklı sektörlerden iş ortakları ile birlikte hayata geçirilmesine hız kazandıracağını öngörüyoruz. Bu yaklaşımı destekleyen TCMB açık bankacılık ve BDDK servis modeli bankacılığı gibi sektörde rekabeti ve hizmet kalitesini artırmaya odaklı düzenlemeler, geleneksel bankacılık hizmet modellerinden yenilikçi iş modellerine geçişi kolaylaştıracak.

Ürün ve hizmetlerini kendi kanallarının dışına taşıyıp yaygınlaştırmak ve dijital dünyanın içinde farklı platformlarda bireylerin ihtiyaçlarına cevap vermek isteyen, bu vizyona sahip olan bankalar, girişimler ile iş birliğine gitmeyi tercih edecekler. Böylece, bankalar yalnızca kanallarından sunduğu hizmetleri kanalları dışına yaygınlaştırması fırsatı yakalarken, fintekler kendi yeteneklerini bankaların dışarıya açtığı finansal fonksiyonlarla birleştirerek, sektöre yenilikçi ürün ve hizmetler kazandırabilecekler. 

Açık Bankacılık vizyonunu iyi anlayan, açık bankacılığa yeni bir hizmet modeli olarak yaklaşan bankalar, mevcut ürün ve hizmetlerini revize ederek yaygınlaştırmanın yanı sıra önceden geleneksel iş yapış şekilleri içerisinde sunmaya fırsat bulamadığı yeni ürün ve hizmetleri hayata geçirme ve bunun sonucunda müşteri sayısı ve pazar payını artırma gibi avantajlara sahip olacaklar.

Günümüzde bankalar altyapılarında ciddi bir mikroservis mimarisi dönüşümü yapıyorlar. İş Bankası’nda durum nedir? 

2020 yılında, farklı disiplinlerden geniş katılımlı bir ekip olarak Yeni Nesil Bankacılık Mimarisi (NGBA, Next Generation Banking Architecture) çalışmasını başlattık. Bu çalışmamızın ana motivasyonu önceki sorularda da konuştuğumuz bankacılık sistemini değiştirme potansiyelini öngördüğümüz Açık Bankacılık, Servis Modeli Bankacılık, Web 3.0, Merkeziyetsiz Finans (DeFi) gibi alanlardaki gelişmelere hızlı adapte olmayı destekleyecek kurguyu ortaya koymaktı. 

Kurgu ortaya koymak diye nitelendirmemizin sebebi, bugün için tek bir reçete üretmekten ziyade değişimin ne olacağından bağımsız adaptasyon yeteneğimizi destekleyecek, büyük dönüşümlerden ziyade, yetkinliklerin ve uygulama portföyümüzün sürekli izlenmesi ile değişim ihtiyaçlarını görüp fırsatları hızla değerlendirebilecek ve bu sayede çağı hep yakalayabilecek sürdürülebilir teknolojik modernizasyon metodolojisini geliştirmeyi hedeflememizdi. Neticede “Yeni Nesil Teknoloji Mimarisi”ni tanımlamanın yanı sıra “Uygulama Geçiş Stratejisi ve Mimarisi”ni de belirlediğimiz çıktılar ürettik. 

“Yeni Nesil Teknoloji Mimari”mizi “Geleceğin Bankacılığı” vizyonunu destekleyici sade, modüler, otonom, uyarlanabilir, API uyumlu bir temel bankacılık sistemi oluşturmak adına mikro-servisler üzerinde kurguladık. Bu doğrultuda iştirakimiz Softtech’in açık kaynak kodlu teknolojiler üzerinden geliştirdiği, bulut temelli, low-code geliştirme olanakları sunan yeni nesil yazılım geliştirme platformu Plateau’yu mimari çerçevemiz olarak belirledik.

Öte yandan, dönüşüm ve adaptasyon için tek seçeneğin mikro-servisler olduğu yaklaşımında değiliz. Çok boyutlu analizler yaparak doğru adaylarda mikro-servislerin kullanılması, diğerlerinde ise yine en iyi pratiklere uygun diğer mimari tasarımların kullanılmasını önemsiyoruz. “Uygulama Geçiş Stratejisi ve Mimarisi” de bu anlamda yolumuzu belirlemekte.

Ek olarak adım adım hayata geçirdiğimiz yeni nesil bankacılık uygulamalarımızla elde etmek istediğimiz bir diğer kazanımı da merkezi yapımızın modernizasyonu ile maliyetlerin daha etkin yönetilebildiği, iş gücü ve yetkinlikler anlamında daha piyasa dostu bir ekosistemi sürdürmek olarak değerlendiriyoruz.

Bulut, şirketleri çok hızlandıran ve esneklik sağlayan bir altyapı sunuyor. Özellikle public cloud kullanımında regülasyon kısıtlamaları olmasa fikriniz ne olurdu? Bankacılık açısından bir dönüşüm yaratır mı cloud ve beraberinde gelen uygulamalar? 

Bulut bilişimin temel karakteristiklerini göz önünde bulundurduğumuzda, çevik yazılım geliştirmeyi destekleme, dayanıklılığı artırma, maliyet avantajı yaratma, yenilikçilik kazanımları ile bulut kullanımına motive olduğumuzu tanımlamıştık. Bu motivasyonla bulut kullanımı için adayları başta güvenlik ve regülasyona uyum perspektifinden, sonrasında ise performans, kullanılabilirlik ve mimari boyutlarından değerlendiriyoruz. Bu değerlendirme neticesinde kamusal bulutta çalışabilecek uygulamaları tespit edip, çalıştırabiliyoruz. Buna örnek bir çok uygulamamız halihazırda bulunuyor.

Bunu yanında Londra şubemizdeki bulut kullanımımızdan bahsetmek isterim. Londra şubemizde İngiltere mevzuatına uyum sağlamamız gerekiyor. Biz de bu gerekliliği fırsat bilerek kamusal bulut altyapısını kullanmayı tercih ettik. Bu tecrübemiz sadece kamusal bulut kullanmayı değil hibrit bulut yapısını da barındırdığı için çok öğretici oldu. 

Kamusal bulut kullanma konusunda ekiplerimizin yetkinliğini de gözeterek hazırlıklı olduğumuzu değerlendiriyoruz. Öte yandan geleceğin sadece özel ya da kamusal bulut kullanımına doğru gitmeyeceği, hibrit bulut hatta dağıtık bulut kullanımına doğru gideceği düşüncesindeyiz. Bu amaçla farklı kamusal bulut sağlayıcılarında esneklik ve sorumluluk paylaşımı doğrultusunda deneyimimizi artırmanın yanı sıra, özel bulutumuzda da güvenlik ve gizlilik gereksinimlerini sağlayarak genişlemeyi sürdüreceğiz.

Bir yandan günümüzün ihtiyaçlarını adreslerken, bir yandan da geleceği inşa etmeye çalışıyorsunuz. Hangisi daha ağır basıyor? Günümüzde güvenlik, hız, müşteri memnuniyeti ihtiyaçlarına yoğunlaşırken CIO’lar geleceği ıskalayabilir mi? 

Çift kanatlı organizasyon yapısında, bir yandan bugünün ihtiyaçlarına cevap verirken aynı zamanda geleceğimize yön çizecek önemli teknolojik gelişmelere deney kültürüyle yaklaşarak hazırlık yapmalı ve ileri teknolojilerin erken uygulayıcısı konumunda olmalıyız. Ancak bu sayede yeni teknoloji adaptasyonunu bir söylem olmaktan çıkarabilir ve daha kısa vadede içselleştirmeyi başarabiliriz. 

Hem dünya genelinde hem de ülkemizde bankacılık sektörü yeni teknolojilerin son yıllardaki baş döndürücü değişimine cevap verebilen ve gelişen teknolojileri iş yapış biçimlerine hızla uygulayabilen öncü sektörler arasında yer alıyor. Yıkıcı inovasyonu merkeze alan bir bakış açısıyla, rekabeti farklı noktaya taşıyacak bankacılık ötesi dijital ürün ve hizmetlerin yaratılmasını amaçlıyoruz. Yeni teknolojilere yaklaşırken, ekosistemi erken dönemde keşfetmek üzere ve ileride güçlü bir paydaş konumuna ulaşmamızı sağlayacak şekilde kavram kanıtlama çalışmalarıyla yetkinliklerimizi geliştirmeye ve güçlendirmeye çalışıyoruz. İnovatif denemelerde basit yaklaşımla başlayıp ileri seviyeye kademeli olarak ulaşmayı hedefliyoruz. 

Teknolojik gelişmeler ve dijitalleşmeyle birlikte müşterilerimizin günlük hayattaki alışkanlıkları ve beklentileri değişiyor. Bu gelişmeler bankacılık ve finans sektörünü doğrudan etkiliyor. Hizmet ve ürünlerin yalnızca banka kanalları üzerinden sunulduğu “Geleneksel Bankacılık” modelinden, yenilikçi fikirlerin başta fintekler gelmek üzere farklı girişimlerle iş birliği içerisinde hayata geçirildiği “Açık İnovasyon” ve üçüncü tarafların uygulama ve platformları ile bankacılık yeteneklerinin entegrasyonuna dayanan “Açık Bankacılık” modelleri ile ekosistem yaratma yaklaşımına geçiş kritik hale geldi. Önümüzdeki dönemde birbiriyle iç içe geçen ve geçmeye devam edecek farklı ekosistemlerde uçtan uca müşteri ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde en iyi etkileşim için hazır olmak ‘Geleceğin Bankası’ vizyonumuz için çok önemli. Bu vizyon ile hareket ederken aynı zamanda müşteri ihtiyacına paralel gelişen yeni iş modellerine erken adapte olma kabiliyetine sahip olmamız, bu alanlarda hızla ölçeklenmemizi ve iş hacmi yaratabilmemizi sağlıyor. Dolayısıyla, günümüzün ihtiyaçlarını adresleme ve geleceği inşa etme açısından dengeli bir yaklaşımla hareket ettiğimizi ve her birini ayrı ayrı çok önemsediğimizi söyleyebilirim.

Stratejik önemde gördüğümüz “Açık İnovasyon” yaklaşımını layıkıyla uygulayabilmek için teknoloji ve dijitalleşme çalışmalarımızı yalnızca Türkiye ile sınırlı tutmuyor ve ülke sınırlarının ötesine taşıyoruz. 2016 yılında, Silikon Vadisi’nde teknoloji iştirakimiz Softtech’e bağlı olarak Maxitech’i kurmuştuk. Aynı yaklaşım ile 2019 yılında Çin’de de bir inovasyon merkezi açtık. Açık İnovasyon stratejimizi küresel ölçekte destekleyen katalizörler konumunda olan Silikon Vadisi ve Çin’deki merkezlerimiz, sektördeki öncü konumumuzu pekiştirecek teknolojileri ve yeni iş modellerini Bankaya ve grup şirketlerimize kazandırmayı sağlayacak iş birliği fırsatları sunuyor. İnovasyon merkezlerimiz, önemli teknolojik trendleri yakından izlemenin yanı sıra, bu konularda hayata geçirebileceğimiz senaryoları doğru şekillendirme ve çok paydaşlı iş birliği kurgularına uygun paydaşları dahil etme açısından bizlere büyük güç katıyor. Bu yaklaşımlarımızın yeni teknolojilerde geleceği ıskalama konusundaki riskleri azalttığını düşünüyorum. 

Türkiye’de ciddi bir beyin göçü var. Eskiden endüstride, bankalar en iyi çalışanları alırdı. Şimdi durum nasıl? Nitelikli insan kaynaklarına ulaşma noktasında sıkıntılar var mı? 

Bu konuda sıkıntı yaşamayan bir şirket olduğunu düşünmüyorum. Konunun birçok farklı boyutu var: Yeni neslin iş hayatına bakışı farklılaştı. Farklı deneyimleri yaşamak, sürekli yeni şeyler öğrenmek konusunda hevesli oldukları için yıllar boyunca aynı şirkette kalmak yerine değişik sektörlerde ve/veya ülkelerde teknik becerilerini geliştirerek deneyimlerini çeşitlendirmek daha cazip geliyor. Uzaktan çalışma imkânları ve altyapısı da bunu fazlasıyla destekliyor ve teşvik ediyor. Yani hayal ettikleri şekilde bir iş yaşamı sürmek bugünün genç çalışanları için, piyasada sağlanan imkânlar açısından bakıldığında, özellikle teknoloji alanında eskiye göre daha kolay. O nedenle bu sıkıntı aslında dünya genelindeki tüm şirketlerin yaşadığı bir sıkıntı. 

Yerelde baktığınızda bu tabloya ülkedeki ekonomik koşullar, gelecek beklentisi gibi parametreler de giriyor ve gençlerin verdiği kararlarda etkili oluyor. Tüm bunları göz önünde tutarak sorunuzu yanıtlamak gerekirse, evet, biz de nitelikli insan kaynağına ulaşmak konusunda eskiye oranla biraz daha zorlanıyoruz. Bununla birlikte “Bankacılığın Okulu” olarak bilinen bankamızın “Teknolojinin de Okulu olduğunun altını çiziyor, yeni mezun gençlerimizi istihdam etme, yöneticilerimizi kendi içimizden yetiştirme politikamızı sürdürüyoruz. Bununla yetinmiyor, teknoloji çeşitliliğimizin avantajını kullanarak genç çalışanlarımızın farklı deneyimler edinmesine imkân sağlamaya gayret gösteriyor, çalışanlarımızı kesintisiz eğitimlerle desteklemeye devam ediyoruz. Gençlerin tercihinin yoğunlaştığı alanlarda etkinlikler düzenleyerek, çeşitli platformlarda kendimizi neden bir “Teknoloji Okulu” olarak gördüğümüzü anlatarak iş seçimlerine ilişkin ajandalarında yer buluyoruz. 

Siber güvenlik en çok baş ağrıtan konulardan biri. Ülkemizde tehditler giderek artıyor, sizce burada doğru yöntem ne olmalı?

Siber güvenliği sonu olmayan bir hikâye olarak ele alıyoruz: Sürekli gelişen ve değişen teknoloji ile birlikte sürekli olarak yenilenmek ve gelişmek durumunda olan, tehditleri sürekli artıp çeşitlenirken savunulacak alanın da sürekli genişlediği bir dünyada her daim görev başında, yarış halinde bir yapılanma olarak görüyoruz. Bu bakış açısıyla hem organizasyonumuzu hem de teknolojik araçlarımızı en iyi uygulamaları göz önünde bulundurarak güncelliyoruz.

Birçok güvenlik olayında altyapıda güvenlik teknolojileri doğru bir şekilde konumlanmış olsa dahi sosyal mühendislik kullanılarak insan faktörü kaynaklı zafiyetlerden yararlanıldığı görülmekte. Teknolojik önlemlerimizin yanında güvenliğin herkesin sorumluluğunda olduğu temelinden yola çıkarak güvenlik farkındalığını artırmayı oldukça önemsiyoruz. 

Bankalar kimi zaman kriz yaşayabiliyorlar. Teknik sorundan kaynaklanabilecek kriz için senaryoları nasıl planlıyorsunuz?

Siz işinizi çok iyi yapsanız bile kullandığınız donanım ve yazılımların barındırdığı teknik sorunları ve bu sorunların yaratabileceği kesintileri bilgi sistemlerinin bir gerçeği olduğunu, her sistemin her an bozulabileceğini kabul etmek gerekiyor. Bu çerçevede geçtiğimiz dönemde dünya standartlarında TIER-4 sertifikasının her 3 fazını da başarıyla tamamlayarak Türkiye’de ilk olan, tüm bileşenleriyle aktif-aktif veri merkezi topolojisine sahip ATLAS veri merkezimizi hayata geçirerek geleceğe çok sağlam bir temel attık. Ardından mevcut “aktif-aktif” topolojimize felaket senaryoları dışındaki zamanlarda da yük alabilme kabiliyetinden dolayı “güçlendirilmiş-pasif” olarak adlandırdığımız Pasifik veri merkezini Ankara’da hayata geçirdik. Aynı zamanda bankacılık yazılımlarımızı basitleştirip sadeleştirerek yazılım mimarimizi de yeniledik, sürekli yeniliyoruz ama yeterli mi? Tabii ki değil! 

Bugüne kadar edindiğimiz tecrübeyle önemli olanın, en yalın haliyle sorunu en erken zamanda tespit etmek, gidermek üzere önceden hazırladığınız alternatif çözüm senaryolarından birini hızla uygulayabilmek ve en önemlisi de sorun giderildikten sonra tekrarlamaması için kök sebeplerini tespit edip gerekli iyileştirmeleri zaman kaybetmeden gerçekleştirmek diye sıralayabilirim.

Hazırlıklı olmak adına planlı tatbikatlar gerçekleştiriyoruz. Öte yandan felaket kurtarma merkezimizi çeşitli senaryolarda aktif hale getirebiliyor oradaki kapasitemizden de faydalanabiliyoruz. 

2023 ajandanızda en büyük konu başlıkları nedir? İş Bankası altyapı, güvenlik ve dönüşüm alanında nerelere yoğunlaşacak?

Geçtiğimiz yıllarda dijital dünyanın gerektirdiği altyapı dönüşümünü Karınca, Atlas ve Pasifik projelerimizle gerçekleştirmiştik. Önümüzdeki 20 yılı öngörerek yaptığımız bu dönüşümden aldığımız özgüvenle ajandamızı belirlerken cesur davranabiliyoruz.

Müşterilerimizin beklentileri, teknoloji ve rekabetin çok hızlı değiştiği ve geliştiği bu dönemden geçerken geleceğin iş modelleri üzerinde bugünden çalışmamız gerekiyor. Dijital dünyada rekabet avantajı yaratabilecek konularda hızlı aksiyon alabilmek ve inovatif çözümlerle müşterilerimize fayda sağlayan ve hayatlarını kolaylaştıran hizmetler sunmak önümüzdeki dönemde de stratejilerimizdeki önemini korumaya devam edecek. Dijitalleşmenin ve üçüncü taraflarla iş birliğinin ön plana çıktığı bu dönemde, yenilikçi fikirlerin hayata geçirildiği yeni iş ortaklıkları ile bir ekosistem yaratma yaklaşımı büyüme fırsatı olarak karşımıza çıkıyor. Bu bakış açısıyla, servis modeli bankacılığı ve süper uygulama yaratma odaklarında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Aynı zamanda, yıkıcı inovasyonu merkeze alan bir bakış açısıyla, rekabeti farklı noktaya taşıyacak bankacılık ötesi dijital ürün ve hizmetlerin yaratılmasını amaçlıyoruz. Bu doğrultuda, son dönemde öne çıkan Web 3.0 oluşumları başta gelmek üzere tüm yenilikçi teknolojileri finans ve finans dışı alanlarda geleceğimizi çok boyutlu olarak etkileyecek olması nedeniyle erken adapte olmamız gereken ve aynı zamanda yeni iş birliği fırsatları açısından yüksek potansiyel vadeden çok önemli kulvarlar olarak görüyoruz. Ülkemizde kripto varlıklar özelinde devreye alınması beklenen mevzuat çerçevesinde kripto varlık ekosisteminde grup şirketlerimizle birlikte yer almayı hedefliyoruz. 

Kendi kaleminden Sabri Gökmenler

Sürekli uğraştığınız bir hobiniz var mı? 
Fırsat buldukça yüzmeyi, salonda kürek çekmeyi, partner bulursam squash oynamayı ve doğada yürüyüş yapmayı çok seviyorum.

En son okuduğunuz ve tavsiye edebileceğiniz kitaplar neler?
Son dönemde sesli kitap dinlemeye başladıktan sonra okuduğum kitap sayısı oldukça arttı diyebilirim. Zülfü Livaneli’nin “Kaplanın Sırtında” kitabı ile II. Abdülhamid dönemine farklı bir bakış edindim. Ayrıca Chris Lewis’ın “Liderlik Laboratuvarı-21.Yüzyılda Liderlik” ile Kevin Werbach’ın “Blokzinciri ve Yeni Güven Mimarisi” kitaplarını tavsiye edebilirim.

Ne tür filmlerden hoşlanırsınız?
Gün içinde yoğun zihinsel faaliyetler ve stres nedeniyle daha çok aksiyon, bilim-kurgu ve western türü film ve dizileri fırsat buldukça seyrederim. Yakın zamanda izlediğim dağcı Marc-André Leclerc’in hayatını anlatan belgesel kıvamında “The Alpinist” filmini, WeWork girişiminin sıradışı hikâyesinin anlatıldığı “WeCrashed” ve vahşi batıda ilginç bir yol hikâyesini konu alan “1883” dizilerini tavsiye edebilirim.

Kişisel olarak hangi teknoloji cihazlarını severek kullanıyorsunuz? 

Kullandığım cihazların tüm teknik kabiliyetlerini sonuna kadar zorlamayı tercih ettiğim için her ne kadar Android tabanlı cihazları tercih etsem de son dönemde kullanım kolaylığı nedeniyle iOS tabanlı (iPad ve iPhone) cihazlara geçerek konfor alanımı genişlettim. Ayrıca uzun süredir kullandığım akıllı saat ile özellikle sağlıklı bir yaşam için gerekli spor aktivitelerinin tüm metriklerini düzenli olarak yakından takip ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu