Kendi sektörleri özelinde, global bulut çözümlerinin Türkiye içinde de bulunabilirliğine dair konunun netleşmesi gerektiğine işaret eden BSH BT Başkan Yardımcısı Berke Menekli, “Kanuni alt yapı dolayısıyla Türkiye’de tutmak zorunda olduğumuz belli sistemler var. Henüz global bulut sağlayıcıları da Türkiye’de kendi çözümlerini bulundurmadıklarından onları kullanamadığımız için belli hizmetleri farklı çözümlerle sunmak zorunda kalıyoruz. 2021 için en önemli konu bizim için bu; çünkü belirsizlik birçok alanda hem yatırım maliyetlerimize direkt etki ediyor hem de iş kararlarımızı, proje süreçlerimizi etkiliyor” dedi.
İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümündeki lisans eğitiminin ardından aynı bölümde yüksek lisans eğitimini tamamlayan Berke Menekli, kariyerine Tekfen grubunda Bilgi Teknolojileri bölümünde başladı. Kariyerine Coca-Cola şirketinde devam eden Menekli, SAP sistemleri sorumlusu olarak çalıştığı Coca-Cola’dan ayrılarak BMS ilaçları şirketi ile 2000 yılında ilaç sektörüne girdi. 2008-2010 yılları arasında 26 ülkeyi kapsayan BMS EMEA Grubu Satış ve Pazarlama sistemleri direktörlüğü görevini üstlenen Berke Menekli, 2010-2015 yılları arasında GSK şirketinde çalıştı. Menekli burada son olarak Ortadoğu, Afrika ve Bağımsız devletler topluluğunu da kapsayan bölgenin Dijital Dönüşüm ve BT kıdemli direktörlüğünü yürütmekte idi. 2015yılından beri B/S/H Ev Aletleri’nde görev yapan Menekli, şu anda Türkiye, Ortadoğu, Afrika, Bağımsız Devletler Topluluğu, Hindistan ve Güneydoğu Asya’da bulunan 89 ülkeden oluşan Gelişen Pazarlar Bölgesi BT Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor.
BSH BT Başkan Yardımcısı Berke Menekli ile şirketlerinin dijital dönüşüm sürecini, yeni nesil teknolojilerin iş süreçlerine dahil edilmesini, yeni dönemdeki hedeflerini ve NTT Data Business Solutions Türkiye olan stratejik iş birliklerini konuştuk…
Son dönemde iş yapış şekillerinden dijitalleşme hızlarına kadar birçok şey değişti. Bu süreçte siz ne tür revizyonlara ihtiyaç duydunuz?
Daha önceden mobiliteye yapmış olduğumuz büyük yatırımlarımız vardı. Çalışanlarımızın çok büyük bir oranını taşınabilir bilgisayar ve mobil cihaz kullanımına geçirmiştik. Şirket dışında çalışan ekiplerimizin şirket sistemlerine erişebilmeleri için gerekli teknik altyapıyla ilgili çalışmaları da yapmıştık. Sistemlerimizi cep telefonundan ve diğer mobil cihazlardan da erişilebilir hale getirmede belli adımlar atmıştık. Bu nedenle son döneme çok da hazırlıksız yakalanmadık. Çok hızlı bir şekilde bütün ekibimizi evden çalışmaya adapte edebildik. Çağrı merkezi çalışanlarımız da dahil olmak üzere, normal şartlarda hep ofiste bulunan personelimizin cihaz değişimlerini yaparak yaklaşık üç bin ofis çalışanımızı da onları da hızlıca uzaktan çalışmaya entegre edebildik.
BT ekibi olarak, ekip birlikteliğini koruyabilmek için her grup yöneticisinin kendi ekibiyle günlük ya da 2-3 günde bir ofisteki sosyalleşmenin yerine konabilecek sanal çay, kahve seansları yapmaya başladık. Şirket organizasyonumuz çerçevesinde sanal tiyatro, sanal gezi gibi organizasyonlarımız da oldu. Örneğin, şirketimiz tiyatro biletleri gönderdi ve istediğimiz bir oyuna bilet alıp sanal ortamda seyredebilme imkanımız oldu. Gezi tarafında ise uzman rehberler tarafından Zoom üzerinden Göbeklitepe’yi gezmeyi deneyimledik. Bunlara benzer yaptığımız başka organizasyonlarla da sosyal dokumuzu koruyan adımlar attık.
Departmanımızdaki bütün çalışanlarımızla yaptığımız değerlendirmeler sonrasında, başka araçlara da ihtiyacımız olduğunu gördük. Şirket olarak Skype kullanıyorduk, yerine yeni nesil Teams aracını, sanal workshop uygulamaları için kullanacağımız Miro gibi araçları da çok hızlı bir şekilde devreye aldık. Şirkete bağlanmada kullandığımız VPN kapasitesini 5 binlerden 20 binlere çıkardık. BT ekibi olarak çalışma arkadaşlarımızla birlikte herkesin evden çayını, kahvesini içerken katıldığı ortak yayın üzerinden yılbaşı partisi, müzik yayını yaptık. Bu tarz inisiyatiflerle ekibi bir araya getirdik ve grup çalışmasının artılarını koruduk.
Uzaktan çalışma modelini hem Türkiye hem de dünyada birçok şirket kalıcı hale getirmeye başladı. Bu süreç sizde ne durumda? Şu anda uzaktan çalışan personelleriniz bulunuyor mu?
Türkiye’deki Bilgi Teknolojileri departmanında 130 civarında personelimiz bulunuyor. Şu anda bu personellerimizin hemen hepsi evden çalışabiliyorlar. Ofise yalnızca işle ilgili bir ihtiyaç olduğunda geliyorlar. Örneğin, fabrikalarımız sürekli çalışıyor. Bu nedenle fabrikadaki üretim sistemlerine destek vermek gerektiğinde, ofis binalarında herhangi bir güncelleme yapmak gerektiğinde, sistemlere uzaktan erişemediğimiz zamanlarda ekiplerimiz görevlerinin gereği olarak fabrikalara geliyorlar; fakat bunun dışında uzaktan çalışmaya devam ediyorlar.
Son dönemde dijitalleşme süreçleriniz nasıl ilerledi, ne yönde gelişmeler oldu?
Ortak çalışma araçlarını yeni jenerasyonlarla geliştirmeyi planlıyorduk ve bu süreçte tüm bunları hızlandırdık. 2022 için planladığımız Teams’in kullanımını çok daha öne çektik. Teams’te şimdiden 3 bin civarı kullanıcımız var ve önümüzdeki ay artık tüm kullanıcılara açacağız. Eylül ayına kadar da bütün dönüşümümüzü tamamlamayı hedefliyoruz. Miro aracımızı da şu anda 5000 kullanıcı çalıştay organize etmek için kullanmaya başlamış vaziyette. Kolaborasyon araçlarının önemi giderek artarak devam edeceği için sistemlerin bu araçlara bağlanırken kullanacağı kimlik yönetimi, ve stratejik olarak kullanıcı çalışma ortamı dediğimiz workplace konusunda da hem stratejik hem de taktik olarak çalışmalarımız sürüyor.
Ofiste bulunması gereken ve imza atmak gibi belli bürokratik işlerimiz vardı. Masraf yönetimi yazılımımız da global proje çerçevesinde değiştirildi. Masraf, seyahat gibi onaylarımızı artık evden verebiliyoruz. Önceden de mobil cihazlarla kullanabildiğimiz ürünlerimiz vardı ama bunların versiyonlarını daha rahat kullanıcı deneyimi sunan hale getirdik. İmza konusuyla ilgili olarak da e-imza sistemini başlattık. Özellikle resmi geçerliliği olan kontrat gibi imzalarımızı artık ofise gelmeye gerek kalmayacak hale getirdik.
Türkiye, gelişen pazarlar bölgesinin merkezi. Bu gelişen pazarlar bölgesinde de Türkiye’ye ek olarak Ortadoğu, Afrika, Rusya, eski Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri, Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkeleri yer alıyor. Burada da tüm ülkelerle ilgili kurumsal dijitalleşme projesi başlattık. Hem altyapı hem de kültürel dijital dönüşüme destek olacak Analitik, Raporlama, Robotik süreç otomasyonu gibi self-servis araçların ve uzaktan eğitim araçlarının kullanımı gibi alanları belirledik. Bu bölgede şu anda ilgili eğitim seanslarımız devam ediyor.
Akıllı otomasyonlarla ilgili robotik süreç otomasyonu, chatbot self-servis ya da citizen developer, analitik veri bilimi uygulamaları gibi konuları Türkiye’den yönetiyoruz. Bu alanda da biraz daha hızlandık diyebilirim. Bununla ilgili hem eğitimlerimizi hem de devreye aldığımız süreçleri artırarak çalışanlarımızın evden ve uzaktan çalışma süreçlerine daha yardımcı ve destek olacak teknolojileri devreye soktuk. Bunların temel çatısını ise bölge için kurumsal dijitalleşme dediğimiz kültürel dönüşümü de içeren altyapı oluşturuyor.
Bölgedeki tüm ülkelerde de gayet başarılı bir yıl geçirdik. Özellikle de bu döneme yönelik sağlık uygulamaları, sosyal mesafe uygulamaları, servis ve sahadaki ekiplerin güvenliğiyle ilgili uygulamaları devreye aldık. Global olarak yaptığımız VPN, uzaktan erişim, kolaborasyon araçları gibi altyapıya dönük yatırımlarla hem Türkiye’de hem de dünyada başarılı bir şekilde süreci tamamladık. Bütün bu eforların da katkısıyla çok başarılı bir sene geçirerek satışta global olarak 14 milyar euroya yakın bir ciroyla yılı kapattık.
Robotik süreç otomasyonu, veri bilimi ve veri analitiğinden bahsettiniz. Bu alanda yaptığınız çalışmaları da biraz anlatır mısınız?
Esasında pandeminin bu alanlarda yarattığı ekstra bir etki olmadı. Orada zaten belli bir ölçeğe doğru gidiyorduk; robotik süreç otomasyonu ve veri biliminin klasik alanı olan muhasebe, finans, fatura girişi gibi konularda bu teknolojiler zaten kullanılıyordu. 2,5 yıl önce araştırma, geliştirme ve üretim süreçlerinde de söz konusu teknolojileri devreye almaya başladık. Örneğin, Çerkezköy fabrikamızda şu ana kadar 29 süreci hayata geçirdik. Bu konuda dünyadaki tüm fabrikalarımızda ve diğer departmanlarımızda eğitimler, bilgilendirme seansları da düzenliyoruz. Belli alanlardaki beklemeleri ya da otomatize edilecek süreçleri robotların üzerine koyarak mühendis zamanından 10 binlerce saat tasarruf ettik.
Süreç madenciliği de birkaç yıldır devam eden projelerimizden biri. Süreç madenciliğini robotik süreç otomasyonu ile birleştirip veri ile kendi kendine yönetebilen yani “data driven” dediğimiz sistemlere doğru çalışmalar yapıyoruz. Madencilikteki bulgularımızı dinamik olarak robotlara aktaran ve robotların da belli aksiyonları almasını sağlayan konularda henüz araştırma seviyesindeyiz ama belli deneyleri tedarikçilerimizle beraber yapıyoruz.
Fraunhofer Endüstri 4.0 danışmanlık firmasının 6 seviyeli bir Endüstri 4.0 olgunluk modeli bulunuyor. Aynı modeli Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası da kullanıyor. Bu model; verinin nerede olduğunu bilmediğimiz bölümden yani en başından başlayarak yavaş yavaş daha ada çözümler seviyesinden yukarı doğru çıkıyor. Model önce, sistemlerin ve tüm kararların veriyi kullanarak alınabildiği yere, sonra da sistemlerin veriyi kullanarak kendi kararlarını kendi aldığı yere doğru 6. aşamaya çıkartıyor. Dünyada henüz 6. aşamaya gelmiş bir uygulama olmasa da en azından kavramsal temeller olarak bu modeli biz de benimsedik. Bu seviyede verinin toplanmasıyla ilgili olarak IoT alanında yatırımlarımız olmuştu. Şu anda toplanan verilerin analiz edilmesi, analiz edilen verinin eyleme dönüştürülebilir hale getirilmesiyle ilgili deneyler de yapıyoruz. Bunu veri bilimiyle tahminlediğimiz, dinamik olarak henüz değil anma periyodik frekanslarla yaptığımız yöntemlerimiz de bulunuyor. Daha başka bir ifade ile, bu alanda eğittiğimiz mühendislerimiz ve citizen developer’larımız ile 200-300 civarı mühendisimiz belli algoritmalarla bu araçları kullanmayı ve kendi bilgilerini de kullanarak kendi sistemlerinden üretilen veriyi yorumlamayı öğreniyorlar, belli optimizasyonları yapıyorlar. Tüm bunları insan yaptığı için belli aralıklarla kendileri çalıştırıp bakıyorlar. Hedefimiz ise bunu her makine ve her istasyon için her an, sürekli, yeniden çalıştırılan ve dolayısıyla da dinamik olarak sürekli yeniden hesaplanan hale getirmek. Bunu yapabildiğimiz anda tüm sistem kendi kendine verimli bir şekilde yönetilebilir hale gelecek.
Bu alanda olgunluk seviyelerinde ilerleme sadece yatırım büyüklüğü ile sağlanabilecek bir konu değil. Burada hem kültürel değişim, hem kullanıcıların ve biz BT personellerinin yetkinlik gelişimi, hem de sistemlerin olgunlaşmasıyla ilgili bir süreç de söz konusu. Örneğin, geçen yıl bu konuyla ilgili olarak süreç madenciliği ve robotik süreç otomasyonunu birleştiren bir tedarikçimizle beraber bir değerlendirme çalışması yaptık. Ürün üzerinde belli eksiklikler bulup tedarikçimize bununla ilgili geri bildirimler verdik. Yaz aylarında çıkacak versiyonlarında bu sorunları gidereceklerini söylediler. Tahminim; dilediğimiz noktaya 3 ila 5 yıl arasında ulaşabileceğiz.
Örnek olarak vermek gerekirse, şu anda Çerkezköy fabrikalarımızdan bu tarz Endüstri 4.0 bilgisini topladığımız ve yönlendirdiğimiz 700 civarında iş istasyonumuz bulunuyor. Bunların sayısının, tüm iş istasyonlarını ve şirketi kapsayacak şekilde büyümesi gerekiyor. Bu büyüme ise hem yatırım hem de kullanıcı eğitimini kapsayan bir süreç. Endüstri 4.0 içerisinde sistem örneğin, iş istasyonuna gelen çalışanımız kartını okuttuğunda çalışanımızın bu istasyonu kullanmak için gerekli eğitimleri var mı yok mu kontrol ediyor, eğitimleri tamamsa izin veriyor. Tam değilse istasyonu kullanamayacağı yönünde uyarıyor. İstasyonda çalışırken de iş güvenliği açısından kullanması gereken malzemelerle ilgili bir uyarı veriyor. Örneğin gözlük , eldiven gibi malzemelerin kullanılması gerektiğine dair bir yönlendirme yapıyor. Bunun otomatik olarak kontrol edildiği adıma geçmek de hedeflerimizden biri. Burada çok çeşitli alanlarda ilerleme yapılması gerekiyor. Bunun için de önümüzde 5 yıllık bir süreç var diyebilirim.
Özellikle otomasyon, yapay zeka, IoT gibi teknolojilerin pandemi süreciyle beyaz eşya sektörüne etkileri sizce ne oldu?
BSH içinde dünya’nın akıllı otomasyon merkezi olarak, bu alanda birçok ülkeye neler yapabilecekleri konusunda bilgilendirme seansları düzenliyoruz. Şu anda buradaki çalışanlarımızın da geliştirdiği 50’ye yakın sürecimiz var ve operasyon yönetimi, Türkiye’deki ekibimiz tarafından yönetiliyor. Bunun çok daha yukarı çıkması gerekiyor. Ölçeklendirme, genelde temel bir düşünce tarzı yaklaşımını da gerektiriyor çünkü bir çalışanımızın yüzde 5 yaptığı bir işi robota atamak her zaman verimli olmayabiliyor.
Buradaki hedef; çalışanlarımızın rutin olarak yapabildikleri ve belli kurallara bağlanabilen işleri büyük paketler haline getirip o paketleri robota vermek. Bu akıllı otomasyonun hem daha verimli olmasını sağlıyor hem de çalışanlarımızı büyük bir iş yükünden kurtararak kendi zamanlarını daha düşünsel yetkinliklerine harcayacakları işlere yönlendirmelerine yarıyor. Şu andaki yapay zekanın gelişmişlik çerçevesinde, zaten bir insanın düşünsel yetkinliğini yapay zekanın karşılaması mümkün değil. Çok yakın bir zamanda da olacağını zannetmiyorum. İnsanların düşünsel yetkinliklerini kullanabileceği, kendi yorum gücünü katacağı bir çok alan var. Bunlara daha çok vakit ayırıp bir algoritmaya bağlı olabilecek konuları otomasyona aktarmak daha önemli.
Biz bu konuda yardım almak isteyen, kendi işiyle ilgili böyle bir şey yapmak isteyen herkese eğitim veriyoruz, gerekli altyapıyı sağlıyoruz. Bununla ilgili de grup grup, ülke ülke eğitim seansları düzenliyoruz. Bir ölçeğe çıkmak için tüm çalışanlarımızın belli bir düşünsel değişimi yapıyor olması gerekiyor. Başladığımızdan bu yana çok yol katettik ve ilerlemeye devam ediyoruz.
Service desk ve diğer iç süreçlerimizde ise chatbot’larımızı kullanıyoruz. Bunları da self-servise çevirdik. Herhangi bir departmanımızdaki bir kullanıcı belli bir konuda şirket içinden sürekli soru alıyorsa, o soruyla ilgili chatbot’a senaryolar tanımlıyor ve artık chatbot devreye giriyor. Son bir yıldaki sürecin burada eksi ya da artı bir etkisi olmadı çünkü bunlar daha çok düşünce tarzıyla ilgili durumlar. Yaşadığımız son bir yılın trende bir etkisini gözlemlemedim diyebilirim. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde robotik süreç otomasyonunun artık herkesin kullandığı bir şey olacağını düşünüyorum ama o noktaya ulaşmak için daha yolumuz var.
Hem 2021 planlarınızda hem de kendi sektörünüzde bu yıl Türkiye’de neler öngörüyorsunuz? Türkiye’de sektör özelinde tamamlanması gereken noktalar sizce neler?
Türkiye’de bizim için en öncelikli tamamlanması gereken konu; global bulut çözümlerinin Türkiye içinde de bulunabilirliğine dair konunun netleşmesi; çünkü Türkiye’deki kanuni altyapı dolayısıyla Türkiye’de tutmak zorunda olduğumuz belli sistemler var. Henüz global bulut sağlayıcıları da Türkiye’de kendi çözümlerini bulundurmadıklarından onları kullanamadığımız için belli hizmetleri farklı çözümlerle çözmek zorunda kalıyoruz. Global mimarimizi her zaman Türkiye’ye uyarlayamayabiliyoruz. Bu bizim için temel noktalardan biri. Fakat şu anda çeşitli iş dünyası ve bilişim dünyası dernek ve yapılarının çeşitli girişimleri var. Kanuni altyapıda yapılacak düzenlemeyle veya global bulut hizmeti sağlayıcılarının Türkiye’de kuracakları alt yapı ile bu konunun yakın zamanda çözüleceğini umuyorum. 2021 için en önemli konu bizim için bu çünkü bu belirsizlik birçok alanda hem yatırım maliyetlerimize direkt etki ediyor hem de iş kararlarımızı, proje süreçlerimizi etkiliyor.
Bölgeden sorumlu olarak şunu da belirtmek isterim bu konu sadece Türkiye’nin tartıştığı bir konu değil şu anda Rusya, Hindistan hatta yakın zamanda Kaliforniya başta olmak üzere ABD’nin bir çok eyaletinde de benzer kanunlar çıkarılıyor. Okuduğum bir araştırma raporuna göre şu anda dünya nüfusunun yüzde onu bir veri koruma kanunu kapsamında iken önümüzdeki üç yıl içinde bu oranın yüzde altmış sekize çıkacağına dair de öngörüler var. Dolayısı ile aslında bulut tedarikçilerinin bu konuyu bir mimari paradigma değişikliği olarak görüp gerekli Ar Ge çalışmaları ile bu yeni duruma uygun bir mimari çözüm üretmeleri de beklentilerim arasında.
Önem verdiğimiz bir diğer konu da Endüstri 4.0. Daha önce de belirttiğim gibi, üzerine eğilip çalışmalar yaparak kendi yetkinliklerimizi hızlanarak artırmak istediğimiz önemli bir alan olacak. Bunun dışında tüketicilerimize erişim, özellikle tedarik süreçlerimizi hızlandırma bizim için önemli konulardan biri. Yıllardır zaten tüketicilerimize belli bir gün ve belli bir zaman dilimi için söz vererek ürün teslimi ve kurulum hizmeti veriyorduk. Şimdi bunu kullanıcı deneyimini daha rahatlatan, daha da ileri götüren bir şekilde yapan sistemleri devreye alma hedefindeyiz.
NTT DATA Business Solutions Türkiye ile olan bir iş birliğinize de değinmek istiyoruz. Bu iş ortaklığı nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
Türkiye’deki bilgi teknolojileri ekibi 3 alanda çalışıyor. Birincisi; gelişen pazarlar bölgesine verdiğimiz destek. Buradaki fabrikalarımıza ve saha operasyonlarımıza destek veriyoruz. İkincisi; Türkiye’de bütün dünyanın analitik, veri bilimi, ürün bilgi sistemleri ve satış sonrası servis sistemlerinin merkezi olarak hizmet veriyoruz. Verdiğimiz global hizmetler sadece gelişen pazarlar bölgesinde değil, Amerika’dan Çin’e kadar tüm dünyayı kapsıyor. Üçüncüsü ise akıllı otomasyon; chatbot, robotik süreç otomasyonu gibi alanlar. Bunları da yine dünya merkezi olarak yönetiyoruz.
5 sene önce uzmanlık merkezini oluştururken hangi işleri kendi ekibimizle yapacağımız, hangi işleri dışarıdan servis hizmeti tedariki ile yapacağımız şeklinde bir model oturtmayı hedefledik ve bu modelin yaşayan bir model olmasını arzu ettik. Bu nedenle stratejik olarak çalışabileceğimiz bir partner arayışına girdik ve birkaç ay süren ihale hazırlığı sürecimizde hangi hizmetleri ne şekilde, hangi servis anlaşmalarıyla almak istediğimize dair bir analiz ve detaylı bir hazırlık yaptık. Toplamda 6 ay kadar süren ihale sürecinde kullandığımız bütün bu teknolojilerle çalışabileceğimiz “one stop shop” mantığında bir tedarikçi istedik. İhale süreci sonunda yaptığımız değerlendirmeye göre de Itelligence ile ilerlemeye karar verdik.
Burada kendilerinden, yönetilen servisler dediğimiz ve belli bir katmanda ayırdığımız, hem globalde kullandığımız sistemler hem de bölgeye verdiğimiz destekte kullandığımız sistemler olarak bir servis yönetimi çerçevesinde destek alıyoruz. Itelligence, şirket olarak Global NTT’nin bir parçası olduğu için inovasyon kabiliyetleri var. Bize belli sürelerde yaptıkları Ar-Ge çalışmalarından bahsediyorlar. Örneğin; robotik süreç otomasyonu konusunu ilk defa bize onlar sundu, kendi yurtdışı bağlantılarından uzmanlar bize konuyu anlattı. Biz de robotik süreç otomasyonunu bu şekilde benimsedik ve ilerledik. Dünyada teknoloji Ar-Ge’si konusunda çalışan büyük bir firma olduğu için bize belli teknolojilerde yol gösteriyor.
“NTT DATA, şu anda tedarikçi yapımız için bu alandaki en büyük partnerimiz”
Geçen 4 yıl içerisinde, eski adıyla Itelligence şimdiki NTT DATA Business Solutions Türkiye ile olan stratejik iş birliğinden ne tür faydalar elde ettiniz?
Bahsettiğim hizmetleri, bütçe planlama dönemi içerisinde kendi IT merkezimize, belli bir hizmet çerçevesinde ve finansal boyutta yapma üzerine anlaşıyoruz. Her yıl bir verimlilik kazancı taahhüdünde de bulunuyoruz. Genel olarak, her yıl belli oranda aldığımız hizmetlerde verimlilik artışı sağladık. Daha da önemlisi buradaki bilginin kaybolmamasını yönetebildik; çünkü teknoloji, aynı zamanda insan dönüşümü oranı yüksek olan bir sektör. Bu dönüşüm esnasında bilginin kaybolmaması gerekiyor. Onlar, insan dönüşümü sirkülasyonu içerisinde kendi bilgi aktarım süreçlerini kendi çözerek üzerimizdeki yükü de almış oldu. Yönetilen servisler çerçevesinde genelde paydaşlarımızla, tedarikçilerimizle çalışmayı tercih ettiğimiz bir model sunan NTT DATA, şu andaki tedarikçi yapımızda bu alandaki en büyük partnerimiz.