Paylaştırma ve eğitim için, dış kaynağa verilen projelerle evde yapılanların aynı derecede çaba gerektirdiğini varsayalım (tehlikeli bir varsayım). Dışkaynak için gereksinim duyulan iletişim zahmeti çok daha fazla. Lisan, kültür ve zaman dilimi farklılıkları ekstra sıkıntı. Daha da kötüsü, denizaşırı geliştirme ekipleri sıklıkla daha yüksek iş hacmine meyilli olduğundan zaman içinde iletişim nadiren iyileşiyor.
Denizaşırı korku hikâyelerinin sayısı hiç de az değil. Verebileceklerinden daha fazlasını vaat eden dış kaynakçılar yinelenen bir konu. Terminler uzadığında ve müşteriler işi kendi bünyelerinde bitirmeye zorlandıklarında, varsayılan olası maliyet tasarrufları ortadan kayboluyor.
Denizaşırıya yönelmek büyülü bir şey değil. Esasında, bunu doğru biçimde yapmak güç. Eğer bir dış kaynak düşük bir bedelle tüm problemlerinizi çözmeyi vaat ediyorsa, sağlıklı şüpheciliğinizi koruyun. Bu cazip teklif bütçenizden daha fazlasına mal olabilir.
Programlama Efsanesi No. 2: İyi kodcular uzun saatler çalışır
Hepimiz klişeyi biliriz. Popüler kültürde, programcılar gece yarılarına kadar oturup kod yazar. Pizza kutuları ve enerji içecekleri masalarının üstünü doldurur. Hafta sonu çalışırlar; esasında nadiren eve giderler.
Bu karikatürde bir miktar gerçek bulunuyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen Amerikan Ulusal Sağlık Anketi verilerine göre, en çok uyku eksikliği yaşayan meslek gruplarından beşinci sıradaki programcılık. Özellikle video oyun endüstrisinde uzun çalışma saatleri yaygın; terminler yaklaştığında geliştiricilerin “dönüm noktalarına” karşı dayanıklı olması gerekiyor.
Ancak böyle olması gerekmiyor. Uzun çalışma saatlerinin verimliliği arttırmadığını gösteren yeteri kadar delil mevcut. Aslında, dönüm noktaları yardımcı olduğundan fazla acı verebilir.
Ekstra çaba sarf etmenin kötü bir tarafı yok. Fred Brooks, “gerektiğinden hızı koşmayı, gerektiğinden hızlı hareket etmeyi, ihtiyaçtan fazlasını çabalamayı,” övüyor. Ancak o aynı zamanda ilerlemedeki kafa karıştırıcı çabaya karşı uyarıyor.
Ekseriya, yazılım projeleri kronik takvim sarkmaları yüzünden gecikiyor, felaketler yüzünden değil, diyor Brooks. Belki ilk tahminler gerçekçi değildi. Belki projenin önemli aşamaları bulanık ve zayıf bir biçimde tanımlanmıştı. Veya belki de müşteri yeni gereksinim ya da yeni özellikler eklediğinde akışı değiştirdiler.
Her iki şekilde de sonuç değişmiyor. Küçük gecikmeler biriktiğinde, programcılar kriz moduna sürükleniyor ama onlar artık yakalanamayacak hedefleri tutturmak için ekstra gayret gösteriyor. Proje takvimi uzadıkça, moraller de bozuluyor.
Bazı programcılar düşme noktasına kadar çalışabilirler belki ama çoğunun diğer herkes gibi ailesi, arkadaşları ve kişisel yaşamları var. Herkes gibi onlar da ofisten ayrılmaktan memnun olacaklardır. Dolayısıyla kodcuları uzun saatler çalıştırmak yerine, bunu neden yapmak zorunda olduklarını bulmaya konsantre olun; ve tabi nasıl durdurabileceğinize. Bunu ücretsiz pizzadan daha çok seveceklerdir, hiç şüphesiz.