Doğal afetler için yapılan çalışmaların başında arama kurtarma teknolojileri yer alıyor. Acil durum müdahale ekiplerinin, hayatta kalanların mahsur kalabileceği bina molozlarındaki boşlukları, ana su taşkınları ya da beton plakalar zarar görmeden önce hızlı bir şekilde belirlemesi gerekiyor. Bu konuda da insan gücü yetersiz kalabiliyor.
Bu noktada teknoloji son derece önemli. Robotik araştırmacılar, yaşam belirtilerini aramak için termal görüntüleme ekipmanı ve hassas dinleme cihazlarını yeniden değerlendiriyor. Küçük insansız hava araçları, başka türlü erişilemeyen alanları da araştırabiliyor ama yine de sınırlı kullanım alanları bulunuyor.
Son yapılan çalışmalarla birlikte, yeni bir drone tasarlandı. Uzmanlar, “Yükseklerden gelen hasarı değerlendirmek için kullanılan drone’ları görüyoruz ama bunlar çökmüş binalar arasında gerçekten gezinemiyorlar. Çok ciddi anlamda harap olmuş yapılara çarptıklarında da başka felaketlere yol açabiliyor. Yeni drone çarpışmalarla başa çıkabilmek üzere tasarlanıyor.” diyor.
İnsansız hava araçlarının arama ve kurtarma operasyonlarında en iyi sonucu verebilmeleri için darbelere ve sarsıntılara dayanması gerekiyor. Bu yüzden şişme çerçeveli türünün ilk örneği bir dört rotorlu insansız hava aracı tasarlandı ve test edildi. Bu araç, sertliği, beklenmeyen vuruşlardan ve darbelerden kurtulmak için ayarlanabiliyor. Böylece hiçbir hasar almadan ya da başka hasara sebep olmadan ilerleyebiliyor. Buna ek olarak drone’lar kendilerini gerektiği yere konumlandırabiliyor ve ardından pil gücünden tasarruf etmek için rotorlarını kapatabiliyor.
Araştırma ekibi konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Çevresel temastan kaçınma konusundaki odağımızın değişmesi gerekiyor. Drone’ların çok sayıda görevi yerine getirmek için çevreleriyle fiziksel olarak etkileşime girmesi bir zorunluluk. Yumuşak gövde, çarpışma esnekliği sağlamak amacıyla darbe kuvvetlerini emiyor ve aynı zamanda tüneme gibi dinamik manevralar için gerekli malzeme uyumluluğunu da sunuyor.”