Amerika ve Birleşik Krallık’tan bir grup araştırmacı, 1960’larda MIT profesörü Joseph Weizenbaum tarafından yazılan ve dünyanın ilk elektronik chatbot’u olarak kabul edilen ELIZA’nın kodunu yeniden çalıştırmayı başardı. Araştırmacılar, bu tarihi bulguyu yayımladıkları bir makalede detaylandırdı.
ELIZA’nın tarihi ve yeniden keşfi
2021 yılında, MIT arşivcisi Myles Crowley, Weizenbaum’a ait eski eşyalar arasında ELIZA’nın kodunun yazılı dökümünü buldu. Yapılan incelemelerde, bu kodun ELIZA’nın orijinal hali olduğu ortaya çıktı. ELIZA, o dönemde “chatbot” terimi henüz kullanılmıyorken, bir tür elektronik terapist olarak tasarlanmıştı. Kullanıcılar, bu sistemle basit sorular sorarak cevaplar alır ve ardından bir takip sorusu ile karşılaşırdı. Bu işlem, insan terapistleri ile yapılan seanslara benzerdi.
Kodu yeniden çalıştırmak büyük bir çaba gerektirdi
Başlangıçta, ELIZA’nın kodu kaybolmuş olarak kabul ediliyordu, ancak Myles Crowley’nin bulduğu dokümanlar, kodun büyük bir kısmını içeriyordu. Kod, 1960’larda Lisp dilinde yazılmıştı ve zamanla ARPAnet üzerinden ev bilgisayarlarına yayıldı, burada teknoloji meraklıları tarafından bir tür “arkadaş” olarak kullanıldı.
Araştırmacı ekip, kodu çalıştırabilmek için eski bir işletim sistemi ortamı geliştirdi ve eksik fonksiyonları tamamlamak için bazı yazılım düzeltmeleri yaptı. Tüm zorluklara rağmen, ekip ELIZA’yı yeniden çalıştırmayı başardı.
Ekip, ELIZA’yı orijinal haliyle test etti ve bunun modern büyük dil modelleri (LLM) ile kıyaslanamayacak kadar basit olsa da, oldukça eğlenceli ve etkileyici buldu. Ancak, program, kullanıcı bir sayı girdiğinde çökmeye devam ediyor. Bu hata, tarihi dokusunu bozmamak için kasıtlı olarak bırakıldı.
ELIZA’nın önemi ve geleceği
ELIZA, günümüz chatbot teknolojilerinin temellerini atan bir yazılım olarak kabul ediliyor. Araştırmacılar, bu tarihi mirası yeniden hayata geçirmenin, bilgisayar tarihinin önemli bir parçasını korumak ve yapay zeka gelişmelerine ışık tutmak açısından büyük bir adım olduğunu söylüyor. ELIZA’nın tekrar çalışması, teknolojinin evrimine olan ilgiyi pekiştirirken, geçmişe dönüp bakarak bugünün yapay zeka sistemlerini daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor.