EMC’nin Güvenlik Birimi RSA, 30 ülkeyi kapsayan ve Global 1000 listesinde yer alan öncü güvenlik firmalarının üyesi olduğu SBIC’nin sonuçlarını sektörün geneliyle karşılaştıran Güvenlik İhlallerine Karşı Hazırlıklı Olma Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı.
SBIC’yi en iyi uygulamalar konusunda referans alarak elde edilen sonuçlar, geniş nüfusa oranla işletmelerin çoğunluğunun günümüzün gelişmiş siber tehditlerine karşı yeteri kadar hazırlıklı olmadığını ortaya koyuyor. Anket raporu, SBIC’nin açıkları kapatmak için getirdiği önerilerle birlikte, gerçek dünyanın güvenlik pratikleriyle ilgili içgörüler sağlayarak teknolojideki açıkları öne çıkardı.
Araştırma, güvenlik ihlallerine karşı hazırlık ve müdahaleye yönelik önlemlere dört ana konu içinde odaklanıyor:
• Olaylara Müdahale
• İçerikle ilgili İstihbarat Toplama
• Analitik İstihbarat
• Tehditlerle ilgili İstihbarat Toplama
Sonuçlar, işletmelerin hasar verici güvenlik ihlallerine dönüşen siber saldırıları daha etkin biçimde tespit etmelerine, müdahalede bulunmalarına ve durdurmalarına olanak sağlayacak teknoloji ve en iyi uygulamaları benimsemelerinde hâlâ sorun yaşadığını gösteriyor.
İşletmelerin yüzde 30’unda “Olaylara Müdahale Planı” yok
Olaylara Müdahale, sayısı her geçen gün artan siber saldırılara karşı daha etkin müdahalede bulunmak için geliştirilmesi ve sürekli olarak bilenmesi gereken bir özellik olarak öne çıkıyor. Araştırmanın sonuçları SBIC’ın teknolojik açıdan üstün olan üyelerinin Olaylara Müdahale fonksiyonunu geliştirdiğini gösterirken, araştırmaya katılan sektördeki diğer işletmelerin %30’unun uygulamakta olduğu bir Olaylara Müdahale Planı’na sahip olmadığını ortaya koyuyor. Ayrıca plana sahip olan işletmelerin %57’si bu planlarını hiç güncellemediklerini ya da gözden geçirmediklerini itiraf ediyor.
Araştırmada İçerikle İlgili İstihbarat Toplama, kritik varlıkları tanımlamak ve takip etmek için mevcut araçlardan, teknolojiden ve işlemlerden elde edilen farkındalığı da ölçtü. SBIC üyelerinin tümü veri toplama ve merkezi uyarı sistemi özelliklerine sahipken, araştırmaya katılanların genelinin %55’inde bu özellikler eksik ya da yeterli değil. Bu da onları birçok tehdit karşısında adeta kör durumda bırakıyor.
Yanlış pozitiflerin tanımlanması hala zor bir görev olarak algılanıyor. Araştırmaya katılanların genelinin yalnızca yüzde 50’sinin yanlış pozitifleri tanımlamak için resmi bir planı bulunurken, SBIC üyelerinin yüzde 90’unda gelecekte karşılaşılabilecek olumsuz olayları azaltmak için otomatik siber güvenlik teknolojileri ve verileri güncelleyen bir süreci bulunuyor.
İşletmelerin çoğu SIEM sistemleri aracılığıyla temel kayıtların alınmasının yalnızca kısmi bir görünürlük sağladığının farkında. Araştırmanın geneline bakıldığında, katılımcıların %72’sinin kötü amaçlı yazılımlara ya da uç noktada adli bilişim sistemlerine (endpoint forensics) erişimi var. Buna karşın yalnızca %42’si veri paketi yakalama ve net akış analizi gibi özellikleri de içeren daha karmaşık ağ bilişim sistemleri için gereken fonksiyonlara sahip.
Dış Tehditlerle ilgili istihbarat toplama ve bilgi paylaşımı da işletmelerin, saldırganların mevcut taktik ve gerekçeleri hakkında güncel kalmaları için kilit önem taşıyan işlemler. Araştırma sonuçları, katılanların yalnızca yüzde 43’ünün bu çalışmalarını desteklemek için dış tehditlerle ilgili istihbarat kaynaklarından yararlandıklarını ortaya koyuyor. Ne yazık ki, başarıyla sonuçlanan güvenlik ihlalleri, bilinmesine rağmen üzerinde çalışılmamış zayıf yönleri hedef alıyor. Araştırmaya katılanların genelinin yalnızca yüzde 40’ının aktif bir zayıf ve savunmasız yönlerin yönetimi programı bulunuyor. Bu da güvenlik programlarının saldırganların daima bir adım önünde olmasını oldukça zor hale getiriyor.
Dave Martin, RSA, Güvenlik Direktörü
“İşletmeler, işletmeleri içindeki operasyonel riskleri daha görünür kılmak için çaba gösteriyor. Bilgi güvenliği bu risklerden yalnızca biri. Birçok işletme güvenlik risklerini etkin biçimde kontrol altına aldıklarını düşünürken, yine de daha büyük operasyonel bir risk stratejisine ihtiyaç duyuyorlar. Bu araştırmanın sonuçlarının da gösterdiği gibi Olaylara Müdahale Planı’nın hazırlanması dinamik bir süreç ve genellikle de işletmeler, planları yeni tehditlere yönelik olarak değerlendirmeyi atlayabiliyor. Sonuç olarak da sistemlerini, verilerini ve altyapılarını saldırılara karşı savunmasız bırakabiliyor”
Ben Doyle, Thales Avustralya ve Yeni Zelanda, Bilgi Güvenliği Direktörü
“İnsanlar ve süreç, olaylara müdahalenin kilit unsurları olduğundan teknolojiden daha kritik önem taşıyor. Öncelikle, en kritik anda kafa karışıklığını önlemek için güvenlik operasyonlarından sorumlu ekiplerin görev tanımları net bir şekilde belirlenmiş olmalı. Ancak önemli bir güvenlik krizi sırasında görünürlüğe ve tutarlı iş akışlarına sahip olmak da en az bunun kadar önemli.”