Bilişim dünyasındaki en büyük dönüşümler veri girişinin değişimi ile başladı. Delikli karttan, parmağa kadar uzanan yolda Macbook’lar bu dönüşümün bir parçası olabilir mi?
Kelime manasını doğru bir şekilde kullanan cihazların başında bilgisayarlar geliyor. Hesap yapan, bilgiyi sayan anlamında kullanılan “Computer” kelimesi, kendisine verilen bilgiyi sayan, hesaplayan ve bir sonuç üreten cihaz anlamına geliyor. Dolayısıyla bu cihazlara insanlar tarafından bilginin verilmesi gerekiyor. Tarihteki tüm büyük dönüşümler de verinin nasıl girileceği üzerinden gerçekleştirildi.
Bundan 60 yıl önce delikli kartlar üzerinden veri girişi sağlamak mümkündü. Daha sonra klavyeler geldi. Bu ciddi bir dönüşüme sebep oldu. Bilgisayarlar küçüldü, veri girişi hızlandı ve daha fazla veri girilebilir hale geldi. İnsanın bilgisayar ile etkileşiminde diğer bir dönüşüm fareler oldu. İlk kez Macintosh bilgisayarlarda yaygın olarak kullanılan fare sayesinde grafiksel verilerle oynamak ve veri girişini hızlandırmak mümkün hale geldi. 2010 yılında ise iPad sahneye çıktı. Artık bilgisayar ile etkileşimde klavye ya da fare olmadan doğrudan ekrana dokunarak yapmak mümkündü. 2011 yılının sonunda Apple ilk defa Siri’yi duyurarak artık parmakların değil, sesimizin bir veri giriş metodu olarak kullanılmasını sağladı.
Geçtiğimiz hafta yapılan lansmanda yeni Macbook Pro’lar tanıtıldığında klavyenin üzerinde bulunan Touch Bar bana bu dönüşümü hatırlattı. Apple bu güne kadar tüm veri giriş metodlarındaki dönüşümün ortasında olmuştu. Ya icadı bulan ya da icadın daha fazla yayılmasını sağlayan firma olarak.
Yeni MacBook Pro’ların klavyelerinin hemen üzerinde bulunan Touch Bar, aslında küçük bir dokunmatik ekran. Bu ekran kullandığınız uygulamaya göre değişiyor, farklı bir fonksiyona bürünebiliyor. Örneğin eğer bir video işleme programı ile çalışıyorsanız, Touch Bar’ı kullanarak videodaki ilgili bölüme daha hızlı gidebilir, montaj ve kurgu işlemleri için özel fonksiyonlar atayabilirsiniz. Photoshop benzeri resim işleme programlarında birçok araca daha hızlı erişim imkanı sağlayabilirsiniz. Ya da çizim yaparken ilgili renkleri bir palet gibi Touch Bar üzerinden seçebilirsiniz. Aşırı profesyonel kullanımları bir kenara bırakacak olursak, Twitter ya da Facebook’ta mesaj yazarken eğer eğlenceli emojiler arıyorsanız klavye kısa yollarını ezberlemeye ya da fareniz ile seçimler yapmaya gerek kalmıyor. Touch Bar tüm emojileri görebileceğiniz bir alan dönüşüyor ve burada seçimlerinizi kolayca yapabiliyorsunuz.
Daha hızlı mesajlar yazmak ve klavye ile boğuşmak istemeyenler için de çözümler sunulmuş durumda. Yazı yazarken aynen cep telefonlarında olduğu gibi kelime önerimi sayesinde çok daha hızlı mesajlaşmak mümkün hale geliyor.
İşletmeler için ne anlama geliyor?
Yeni nesil MacBook Pro’nun bu gelişimi bize şunu gösteriyor: tabletler veri girişi açısından yetersiz kalıyordu, Apple yeni MacBook’taki bu güncelleme klavyeli cihazlara olan bağlılığını ve gelişimini devam ettiriyor. İşletmeler ancak saha operasyonlarında sunum ve görüntüleme amacıyla kullandıkları tabletleri aynı ölçüde işin kendisinde kullanamadılar. 2014 yılına kadar hızla artan tablet satışlarından sonra notebooklara geri dönüş başlamış oldu. Yeni bir ekran bu hızlanan dönüşü destekleyecektir. Kurumlar kendi kurumsal uygulamaları için de bu alanı kullanabilecekler.
Gelecekte bizi neler bekliyor?
Touch Bar’ın yalnızca MacBook Pro’da kalacağını düşünmek saflık olur. Eğer bu yeni dokunmatik alan kullanıcılar tarafından beğenilir ve kullanım alanları yaygınlaşırsa, Apple’ın gelecek cihazlarının neredeyse tamamında benzer bir alanı görmeye başlayabiliriz. Hatta iPhone için beklenen o büyük donanımsal güncelleme, yenilenmiş ve küçültülmüş bir Touch Bar ile gelebilir.
Murat Yıldız