Berk İYBAR, Yazar
Yapay zeka konusunda her gün yeni bir haber ile heyecanımız katlanıyor. Yapay zeka, bazen bizi işsiz bırakacak bir tehdit bazen de insanlığın kurtarıcısı olarak lanse ediliyor. Elbette kimi zaman abartılı olarak yorumlanabilecek bu gelişmeler arasında aslında bir şeyi unutuyoruz: Yapay zeka gerçekten ne kadar zeki?
Zekanın önemli göstergelerinden biri hiç şüphesiz dil becerisi kazanmak ve bunu geliştirmek. Bugüne kadar sohbet robotlarından yapay zeka destekli müşteri hizmetlerine kadar sınırlı da olsa dil becerisinden bahsediyorduk. Ancak GPT-3 isimli yeni bir boyuta adım atıyoruz.
OpenAI’ın yapay zeka yatırımları
GPT-3 genel hatlarıyla 175 milyar parametre göz önünde bulundurularak hazırlanan üstün teknoloji özellikli bir dil modülü. GPT serisi, kurucuları arasında Elon Musk, Sam Altman, Ilya Sutskever, Greg Brockman, Wojciech Zaremba, John Schulman gibi önemli isimlerin yer aldığı 2015 yılında çalışmalarına başlayan OpenAI tarafından geliştiriliyor. Tabii ki OpenAI bir anda GPT-3 ile belirmedi. GPT-3 “devlerin sırtında” gelişen ve OpenAI’ın yapay zekadan edindiği tüm bilgilerin sonucunda oluşan bir bir modül. Ancak önceeki model GPT-2’nin sadece 1.5 milyar parametre ile sınırlı olduğu düşünülürse GPT-3’ün gerçekleştirdiği sıçrama ve yapılabilecekler beklenenin çok üzerinde oldu.
Doğuştan dil yeteneği
Öncelikle GPT-3’ün akademik dil becerisi son derece yüksek. Kendisine sorulan herhangi bir soru karşılığında yüzlerce makale tarayıp edindiği bilgiyi uygun bir dile çevirip yine akademik bir makale olarak cevap verebiliyor. Onlarca uzman ortaya çıkan makaleyi bir insanın ürünü sanıyor. İşin ilginç yanı tüm bu sürecin birkaç saniyede sonuçlanması. Bu nedenle karşısında saygıyla eğildiğimiz Alan Turing’in bile hayallerinin ötesinde bir noktaya varmış olabiliriz.
En güçlü avukat
Flock isimli ünlü drone filosu şirketinin CEO’su Ed Leon Klinger da GPT-3’ün yeteneklerine hayran olanlardan biri. Kendisi attığı bir tweet ile GPT-3’ün herhangi bir konuşmayı ya da metni hukuk diline çevirip kusursuz bir avukat olarak çalışabileceğini söylüyor. (https://twitter.com/edleonklinger/status/1284251419172909057 ) Esprili bir ifadeyle avukatların daha yaratıcı alanlara kaymasını söyleyen Klinger şiir ve hikaye gibi soyut dil becerilerinin olduğu bir alanda da GPT-3’ün beklenenin üzerinde performans sergilediğini gösteriyor. GPT-3 henüz E.A. Poe’ ile boy ölçüşemediği için sanırız Stephen King yeni romanını daha rahat kaleme alıyordur.
Sohbet eden arama motoru
Hintli girişimci ve Wingfy yazılım şirketinin kurucusu Paras Chopra ise GPT-3 üzerine bir arama motoru oluşturduğunu söylüyor. Adeta bir öğretmen öğrenci ya da yol gösterici bir eda ile sorulara yanıt bulan arama motoru henüz geliştirme aşamasında. Ancak Chopra pazarlamacıların ve e-ticaretin de peşinde olduğu bir konuyu gerçekleştirdiğini söylüyor. Onun motoruna göre “Açık mekanda bir nikah davetiyesine önümüzdeki hafta için ne giysem? Bütçem ise 3000 lira.” gibi aslında bilgi, tecrübe ve yorum gerektiren cevaplar da sağlanacak. Arama motoru hava durumunu, katılımcıları, etkinliği ve genel olarak modayı ve markaları takip ederek sizi yönlendirecek.
Zeki bir papağan…
Bu noktada bazı uzmanların GPT-3 konusunda çekimsek ya da soğuk davrandığını görüyoruz. Semantik yani anlambilim açısından GPT-3’ün aslında ne yazdığını ya da söylediğin bilmediğini iddia edenler var. Aslında bu doğru bir iddia. Çünkü GPT-3 size bir şey söylerken milyarlarca olasılık ve benzerlik arasında istikrarlı bir yol buluyor. Fakat alınan karar ya da nihai cümlenin ne anlama geldiğini veya karşı tarafta ne anlam ifade edebileceğine dair bir fikri yok. Bu açıdan GPT-3’ü aşırı zeki ama ne dediği hakkında bilgisi olmayan bir papağana benzetmek mümkün. Kritik bir duruşma için mahkemeye güvendiğiniz ve sizi tanıyan bir avukatla mı yoksa GPT-3 ile mi çıkardınız?
Tartışmalar bir yana dursun, yakın zamanda e-ticaret sitelerinin bu sistemi bünyelerine katması gerekecek. Muhtemelen Sophia gibi medyatik robotlar ve işletim sistemlerinin GPT-3’ü kısmen veya tamamen bünyelerine katacaklarını tahmin ediyorum. Elbette İngilizce üzerinden çalışan sistemin diğer dillere uyumu için yerel dil uzmanlarının desteği gerekecek. Bu açıdan filoloji ve tercümanlık başta olmak üzere çeşitli üniversite alanlarına çok iş düşecek. Bu uzmanlar “papağanı” birkaç kelime söyleyen ama söylediklerinin ne olduğunu gerçekten bilen bir bebeğe dönüştürebilir.