Türkiye Finans son yıllarda yenilikçi ürünleri ve gerçekleştirdiği teknoloji yatırımları ile göze çarpıyor.
Türkiye Finans’ın CIO’su Fahri Öbek, IT vizyonlarını hem içerideki hem de dışardaki müşteriyi memnun etmeye yönelik oluşturduklarını ve bunun önemli bir vizyon olduğunu kaydediyor ve ekliyor: “Müşteriyi memnun edebileceğimiz şekilde yapabileceğimiz çok şey var.”
Türkiye Finans Katılım Bankası, Family Finans ve Anadolu Finans kurumlarının birleşmesi ile kuruldu. Mobilya, ev tekstili ve kablo sektörünün önde gelen kuruluşlarının sahibi Boydak Grubu’na ait Anadolu Finans Kurumu ile bisküvi, çikolata ve çeşitli gıda ürünlerinde dünya devi Ülker Grubu’na ait Family Finans’ın birleşmesi ile 2005 yılının sonlarında kurulan banka o günlerden itibaren öncü katılım bankası olma vizyonu ile faaliyetlerini sürdürüyor.
Finans sektöründe öncü olmanın yolu ise günümüzde pek çok alanda olduğu gibi teknoloji kullanımından geçiyor. Türkiye Finans ise CIO Fahri Öbek liderliğinde bu konuda epeyce yol almış durumda.
Türkiye Finans’ın CIO’su Fahri Öbek, uzun yıllardır çeşitli kademelerde finans sektöründe görev yapmış. Ege Üniversitesi Bilgisayar mühendisliği mezunu olan Öbek, profesyonel iş hayatına devam ederken paralelde de Koç Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisans (MBA) eğitimini tamamlamış. Öbek, Ege Üniversitesi’ndeki yüksek öğrenim hayatının son iki yılında üniversitenin veri merkezinde yarım zamanlı olarak görev yapmış. “Profesyonel hayattan önce bir deneyim kazanma şansım oldu” diyor o günleri anlatan Öbek, üniversitenin ardından finans sektöründe, IT departmanlarında profesyonel hayata başlıyor. İlk olarak Yapı Kredi Bankası’nın teknoloji şirketi olan Bilpa’da görev alan Öbek, sonrasında Ege Bank ve hemen bunların ardından 1991’de Koç Amerikan Bank’a girdi. 1993 yılında Koçbank olarak ismi değişen banka, 2005 yılına gelindiğinde 183 şubeye ulaştı ve Yapı Kredi Bankası’nı satın aldı. 2006 yılında Koçbank ve Yapı Kredi bankaları birleşerek Yapı Kredi ismi altıda faaliyetlerine devam etti. “O dönemde tüm bu süreçlerde yer aldım. Uygulama geliştirme pozisyonundan başlayarak, proje yöneticiliği, proje liderliği, yazılımdan sorumlu grup müdürlüğü gibi pozisyonlarda çalıştım” diyor Öbek ve sözlerini sürdürüyor: “Koçbank-Yapı Kredi birleşmesinden sonra 2007 sonunda vekaleten ve 2008 başında asaleten IT’den sorumlu genel müdür yardımcısı olarak atandım.
Yaklaşık iki sene kadar da o pozisyonda çalıştım. 2010 yılı başında Yapı Kredi’deki görevimden ayrıldım ve aynı yıl Vodafone Türkiye’de CIO pozisyonunda çalışmaya başladım. 1 yıl kadar burada çalıştım ve ardından da Türkiye Finans’ta göreve başladım.” Türkiye Finans’ın teknolojik açıdan kaydettiği mesafe ve bu konudaki vizyonundan hemen önce, grubun büyüklüğünden de kısaca bahsetmekte yarar var. Türkiye Finans’ın 211 şubesi, 4.000’e yakın çalışanı ve 1 milyondan fazla müşterisi bulunuyor. Bankanın yüzde 60 hissesi 2008 tarihinde Orta Doğu’nun, Körfez Bölgesinin ve Suudi Arabistan’ın en büyük bankası olan The National Commercial Bank (NCB) tarafından satın alındı.
Suudi Arabistan iyi bir dış kaynak kullanıcısı İlk olarak yurtdışı ortağı ile IT alanında ne gibi işbirlikleri bulunduğunu soruyoruz, NCB ile teknoloji tarafında henüz çok yakın çalışmadıklarını kaydediyor Öbek, gerek regülasyonların gerekse de süreçlerin biraz farklı olmasının bunun başlıca sebepleri olduğunu söylüyor. Ancak Suudi Arabistan’da gerçekleşen projelerde dış kaynak kullanımının daha önde gittiğini ve temel farklılığın da bu olduğunu kaydediyor ve devam ediyor: “Ortak paydaya dokunan konularda iletişim kuruyoruz. Onların daha önce yaşadığı deneyim var ise, biz onlardan bu konularda destek alıyoruz. Aynı şekilde biz de onlara destek verebiliyoruz.” Türkiye Finans’a katıldığında bankanın önemli bir değişimden geçtiğini belirten Öbek, IT tarafının da bundan etkilendiğini, kağıt üzerinde bir çok dönüşümün tamamlandığını ancak bu tamamlanan değişimlerin uygulamaya tam olarak geçmesinin zaman aldığını belirtiyor. “Çünkü çok hızlı bir değişim yaşıyorsunuz. Bunun kurum tarafından özümsenmesi biraz zaman alıyor” şeklinde konuşuyor Öbek.
Türkiye Finans’ta göreve gelişiyle birlikte yaşananları da şöyle özetliyor: “Göreve başladıktan sonra kağıt üzerinde hazır olan dönüşümleri sahaya uygulamaya, gerçek hayata geçirmeye başladık.
Aslında en çok odaklandığımız şeylerden bir tanesi bu pratik uygulamaları bir an evvel hayata geçirmekti. Bu konuda danışman desteği sağladık, bu geçişi daha önce tecrübe etmiş bir takım danışmanları içeriye alarak, pratik hayata geçirdik. İlk etapta bu konulara odaklanarak süreçlerimizin olgunluğunu arttırmak için efor harcadık. Uygulamaları daha verimli kullanabilmemiz, gerçek hayatta daha hızlı çalışmamız gerekiyordu, projelerimizin sahaya yansıtılmasında daha hızlı, daha kontrollü, hatasız ve kaliteli proje üretmemiz gerekiyordu, diğer ana odak noktamız da bu alanda oldu. Değişiklik yönetimini neredeyse hiç yok denebilecek bir noktadan çok iyi bir olgunluk noktasına getirdik, değişikliklerin hayata geçişinden kaynaklanan kalite sorunlarımız ortadan kalktı. Kullanıcı destek konusunda epey yol aldık, verilen hizmetlerle ilgili performans ölçüm metriklerimizi ve bununla ilgili altyapıyı oluşturduk, bu sayede kullanıcılarımıza hizmet seviyesi (SLA) taahhüt edebilir ve bunu da ölçerek raporlayabilir hale geldik. Proje portföyümüzü finansal bütçeye paralel olarak eşzamanlı hazırlar ve portföyde yer alan projelerin taahhüt edilen teslim tarihlerine uygun şekilde proje üretebilir bir noktaya geldik.”
Müşteriyi odağa almak
“Müşteriyi odağımıza aldık” diyor Öbek, hem iç hem de dış müşteriyi odak aldıklarını vurgularken ve ekliyor: “Önümüze gelen her konuda kendimize ilk olarak şunu soruyoruz: Müşterinin ihtiyacını çözüyor muyuz? Ya da müşteriyi mutlu ediyor muyuz?
İlk baktığımız ana kriterimiz bu, işimizi tabii ki düzgün yapmak zorundayız. Müşteriyi memnun etmek adına kuralların dışında bir şey yapamayız. Süreçlerimizi yanlış ya da eksik işletemeyiz, öte yandan süreçlerimizden feragat etmeden de müşteri memnuniyetini sağlamak için yapabileceğimiz çok şey var.”
Herhangi bir projede öncelikli olarak kendilerine şunları sorduklarını kaydediyor Öbek: “Birinci baktığımız şey müşterinin isteklerini istediği kalitede ve hızda karşılıyor muyuz, yoksa karşılayamıyor muyuz? Buna göre süreçlerimizi gerekirse değiştiriyoruz da, yani iyileştirme fırsatları gördüğümüz yerleri mutlaka elden geçiriyoruz. Ama birinci bakacağımız konu işi yapmak değil, müşterinin memnun olacağı şekilde bu işi yapıp yapamayacağımız. Bu açıdan bakınca hızınızı zaten artırmak zorunda kalıyorsunuz. Getirdiğimiz, oluşturmaya çalıştırdığımız kurum kültürü bu yönde gelişiyor.”