Dünyanın en önde gelen borsaları günümüzde teknoloji şirketi gibi davranıyorlar.
Teknolojik başarının mikro saniyelerle ölçüldüğü borsa dünyasına dair bilmediklerinizi ve bu dünyada teknolojinin ne kadar önemli olduğunu Borsa İstanbul CIO’su Ali Çöplü’den dinledik. Çöplü, 1993 yılında Bilkent Bilgisayar Bölümü’nden mezun oldu. Sonraki yıl yine aynı üniversitede asistan olarak kaldı ve 1994 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) bursunu kazanarak eğitim amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. University of Pennsylvania’da Bilgisayar Bilimleri alanında iki yıl yüksek lisans yaptıktan sonra, çalışma hayatına başladı. Yazılım Mühendisi olarak bir yazılım şirketinde iş bulan Çöplü için MEB’den aldığı bursu geri ödeme süreci de bu şekilde başlamış oldu. “Aldığım bursu geri ödeme süreci yaklaşık beş yıl kadar devam etti.” diyor Çöplü. Sonrasında da iki yıl daha bu şirkette çalışmaya devam eden Çöplü, finans dünyasına daha yakın olabilmek için New Jersey New York’da bulunan yazılım şirketinden sonra Manhattan’da bir iş bulup, New Jersey’de oturup her gün Manhattan’da ki işine gidip gelmeye başladı. Ancak bulduğu bu işte fazla uzun kalmadı. Çöplü o günleri şöyle özetliyor: “1998 yılında küçük bir yatırım bankasında çalışmaya başladım, ancak dört ay sonra işten çıkartıldım. Hemen ardından Goldman Sachs’da iş buldum. Altı yıl burada bilgi işlem bölümünde çalıştım. Bir kaç değişik rolüm oldu. Yazılım testi yaparak başladım, kalite uzmanı, sonrasında proje yönetimi ve iş analistliği rollerinde bulundum. Daha sonra bir ekibim oldu ve orta seviye yönetici olarak 2005’e kadar da burada görev yaptım. 2005’de yine önde gelen bir yatırım bankası olan Morgan Stanley’e geçtim. İki buçuk yıl da burada çalıştım. Daha sonra Türkiye’ye döndüm.” Yerli EFT sistemi New York’tan Türkiye’ye döndükten sonra Ankara’da Vakıfbank’ta çalışmaya başlayan Çöplü, 14 yıllık Amerika serüvenini de böylece noktalamış oldu. 2008 yılında Vakıfbank’ta bilgi işlem bölümünde çalışmaya başlayan Çöplü, iki yıl sonra alternatif dağıtım kanalları başkanlığının başına geçti. İnternet bankacılığının iş birimi, ATM operasyonları, çağrı merkezi ve bir de müşteri şikayetleri yine bu başkanlığın görev alanları idi. Bir buçuk yıl da burada görev yapan Çöplü, daha sonra bu görevden ayrılıp Merkez Bankası’nda çalışmaya başladı. “Merkez Bankası’nda Genel Müdür Yardımcısı olarak çalıştım. EFT Krizi’nin yaşanmasın hemen ardından. 2011 yılında bir gün EFT sistemi çalışmadı. Ben bu sürecin hemen ardından göreve başladım. Cuma günü kriz oldu, pazartesi ben göreve başladım. Orada EFT sistemini kendimiz yazmaya, sistemi kendimiz geliştirmeye karar verdik. Çünkü kriz göstermişti ki, kaynak kodlarının bizde olması gerekiyordu.” diye anlatıyor Çöplü.
Krizin ardından 15 kişilik bir ekip kuruluyor ve yerli EFT sistemi için projelendirme başlıyor. Yerli EFT sisteminin temellerinin atılmasında rol alan Çöplü, proje tamamlanmadan ayrılıyor Merkez Bankası’ndan ve Borsa İstanbul’da göreve başlıyor. “EFT sisteminin değiştirilmesinin temellerini atmış olduk. Proje şu an tamamlanmak üzere, ilk fazı geçtiğimiz Kasım ayı içerisine tamamlandı. İkinci fazı ise Temmuz ayı içerisinde bitecek. Bu sayede EFT sistemi tamamen yerli bir sistem olacak. Bu projenin temellerini atmak bize kısmet oldu.” şeklinde konuşuyor Çöplü.
“Daha kar odaklı olacağız”
Merkez Bankası’nda dokuz ay geçiren Çöplü, bağlı bulunduğu başkan yardımcısı Dr. İbrahim Turhan’ın İMKB Başkanlığı’na atanması ile İMKB’ye geçti. Sonraki süreçte yenilene kanun İMKB’yi de oldukça etkiledi. Yeni kanun ile birlikte gerçekleşen değişimi şöyle anlatıyor Çöplü; “30 Aralık 2012’de yürürlüğe giren Sermaye Piyasası Kanunu ile birlikte İMKB’nin fonksiyonları da tamamen değişti.
Bunlardan bir tanesi İMKB tüzel kişiliği tamamen ortadan kalkması ve Borsa İstanbul adıyla yeni bir anonim şirketin kurulması.” Çöplü, yeni kurulan şirketin en büyük ortağının ise yüzde 49 ile Hazine olduğunu ve aslında yine bir devlet kurumu olduklarını belirtiyor. Artık bir anonim şirket olduklarından eskiye göre daha kar odaklı olmaları gerektiğini de sözlerine ekleyen Çöplü, bu açıdan kendilerinin aslında Türk Telekom’a benzetilebileceğini söylüyor. “Türk Telekom’un geçtiği süreçlerden, çok benzer süreçlerden geçiyoruz. Bu kanunun getirdiği en büyük değişiklik bu oldu” diyen Çöplü, kanun ile birlikte gelen diğer değişiklikleri ise şöyle anlatıyor:
“Türkiye’deki diğer borsalarla birleşme isteğimiz var. Kanuna göre, İstanbul Altın Borsası’yla tescil edildiğimiz gün aynı kurum olduk. İstanbul Altın Borsası’nın tüm yükümlülükleri ve elindeki varlıkları bize geçti. Daha sonra Vadeli Opsiyon Borsası. Onlarla da bir birleşme öngörülüyor, fakat bu birleşme altın borsasından biraz farklı bir birleşme olacak. Çünkü anonim şirket olunca onun hissedarlarının kağıt üzerinde de olsa onay vermeleri gerekiyor. Kanunda bir değişim öngörülüyor. Siz VOB hisselerinizi veriyorsunuz 20’de 1 oranında Borsa İstanbul hissesi alıyorsunuz. Bu süreç bizim tescil olmamızla başladı. Bir aylık süre 3 Mayıs itibariyle doldu. Bu tarih itibariyle VOB’un bütün hisseleri Borsa İstanbul’a geçti ve VOB’da bizim bir alt iştirakimiz haline geldi. VOB’da işlem gören bazı ürünler var, endeks vadeli dediğimiz bir ürün var. O ürün de 5 Ağustos’ta Borsa İstanbul’un sistemlerinde işlem görmeye başlayacak. VOB’un o eski sistemini tamamen kapatacağız. Böyle bir değişim ve dönüşüm süreci içerisindeyiz.”
Stratejik ortaklıklarla büyüme hedefi
Borsa İstanbul’un daha önce bir kar amacının olmadığına dikkat çeken Çöplü, daha önce kanun hükmünde bir kararname ile kurulmuş bir kooperatif yapısında olduklarını belirtiyor. Aracı kurumların üyelikleri ile birlikte onların hayatlarını kolaylaştırmak için geçmişte zarar etme pahasında bir sürü yatırım yapıldığını kaydeden Çöplü, artık bu devrin kapandığının altını çiziyor ve ekliyor: “Bundan sonra daha kar odaklı olacağız. Artık hissedarlarımıza bir şeyler katmamız gerekiyor.
Hisselerimizin yüzde 49’u Hazine’ye ait, yüzde 5’i VOB’un hissedarlarına verilecek, yüzde 4’ü Sermaye Piyasası Aracı Kurumlar Birliği var. O birliğe verilecek, yüzde 41’i de satışa ve ortaklıklarda kurulmak üzere kendi adımıza verilecek.” Çöplü, hisse karşılığı sağlanması hedeflenen stratejik ortaklık düşüncelerini ise şöyle anlatıyor: “Stratejik ortaklıklar ile bölgesel güç olmak, devletimizin koyduğu 2023 vizyonuyla dünyadaki ilk 10 ekonomiden biri olmak, İstanbul’un bir finans merkezi olması hedefinin de bir parçası olarak Borsa İstanbul’u, sermaye piyasaları dediğimiz piyasayı büyütmek ve bölgesel bir güç, hatta küresel bir güç haline getirmek istiyoruz. Bunun tabii teknoloji altyapısının da çok sağlam olması gerekiyor.”
Teknolojik değişim
Borsa İstanbul’un teknolojik altyapısı ile ilgili durumu ise Çöplü şöyle anlatıyor: “Şu an elimizde teknolojik altyapı işlem sistemi dediğimiz, emir alım-satımlarının gerçekleştiği sistemlerde iki farklı teknoloji kullanıyoruz. Bu teknolojilerin bir tanesini 1995 yılında Kanadalı bir firmadan alınmış, diğeri 1997 yılında bir Avustralyalı firmadan. Kaynak kodları elimizde, biz hakimiz ama eski yazılımlar bunlar ve zaman içerisinde bu tür sistemler tabir-i caiz ise biraz yamalı bohçaya dönüyor. Böyle büyük bir değişim ve dönüşüm yapılamamış, bu sistemlerin bizi gelecek 10 seneye taşıyamayacağını düşünüyoruz. Bu sebeple bir değişime ihtiyacımız var. Değişim içinse mega borsalar dediğimiz, dünyanın önemli borsalarıyla stratejik iş birlikleri yapmak istiyoruz. New York Stock Exchange, NASDAQ, Chicago Mercantile Exchange, Deutsche Börse ve London Stock Exchange gibi önde gelen borsaların satılabilecek teknolojileri var. Yani, bizim onlardan satın alıp kullanabileceğimiz yazılımlar var. Bunu yapmak istiyoruz. Stratejik ortaklık için ayrılan hisse senetlerini bu teknolojilerin alımında kullanmak istiyoruz. Teknolojiyi alalım, bunun haricinde piyasayı büyütmek için projeler yapalım, bölgesel güç olmak için projeler yapalım ama karşılığında nakit vermeyelim diyoruz.”
Böyle bir yazılımı kendi kaynaklarımızla sağlayıp sağlayamayacağımız konusunda da fikirlerini aktaran Çöplü şunları kaydediyor; “Kesinlikle yapabiliriz. Bilgi birikimi ve tecrübe olarak sayıca az da olsa önemli bir ekibimiz var.
Bir 10-15 kişilik çekirdek ekibimiz var ve yıllardır, bahsettiğim 95 ve 97’de alınan yazılımlarla çalışan, kodun her parçasını bilen arkadaşlarımız var. Fakat zaman baskımız var. Böyle bir sistemi kendimiz yazmaya kalksak, en az 3-4 yıl sürer. Çünkü bir ekosistem var. İşlem sistemi dediğimiz sistemin bir sürü yan parçası bulunuyor. Ve o parçaların hepsine dokunmanız değiştirmeniz gerekiyor. Bu arada da sistem devamlı olarak çalışmaya devam etmeli. Dolayısıyla zaman engeli yüzünden böyle bir ortaklığa gideceğiz. Ama biz kaynak kodunu alacağız. Yani işbirliği yaptığımız borsa ile bu şekilde anlaşacağız. Hatta fikri mülkiyet hakları ile birlikte bölgesel ülkelere satma haklarını da bize verecekler. Yani bunların hepsini talep ettik, pazarlık ettik, şu anda bize sunuyorlar. Biz onlara azami yüzde 20 hisse vereceğiz, bunun karşılığında da haklarıyla beraber alacağız ve diyoruz ki, tüm bu değişimi 18 ayda yapacağız.”
NASDAQ’ın bu konuda en tecrübeli borsalardan birisi olduğuna değinen Çöplü, 70’in üzerinde borsa da NASDAQ’ın ürünlerinin çalıştığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “NASDAQ, teknoloji satma yeteneği olan bir firmaya da dönmüş durumda.
Şu an bu tip teknolojisini satan borsalardan gelen teklifleri değerlendirme sürecindeyiz. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde bir karar verip, ortaklık anlaşması imzalayacağız. Bu teknolojik anlamda bizim için büyük bir dönüşüm çünkü şu anda kullandığımız ve destek verdiğimiz sistemlerimizin çok büyük bit kısmının değişmesi demek. Değişmese bile en azından bir elden geçmesi demek. Onun için bu bizim en büyük önceliklerimizden ve hayatımız meşgul eden projelerden bir tanesi.”
Değişim her alanda
Borsa İstanbul’daki değişim aslında her alana yansımış durumda. Çöplü’nün göreve gelmesi ile birlikte, IT organizasyon yapısı da değişmiş. Yeni organizasyonu Çöplü şu şekilde anlatıyor: “Başladığımda 63 kişilik bir ekiptik ve daha sonra bu ekipten de 10 kişi ayrıldı ve 53 kişi kaldık. Bir işe alım süreci başlattık. Geçtiğimiz sene içerisinde, bugün itibariyle sayımız 115, bir kısmını toplu bir sınav ile geçen yıl aldık. Buna ek olarak organizasyon yapımız da değiştirdik. Müdürlük yapıları, iş tanımları, iş alanları gibi konularda yenilikler yaptık ve devreye aldık.”
Ücretsiz yazılım
İMKB, 90’lı yıllarda üyelerin kullanacağı yazılımları yazmaya üyelerine ücretsiz olarak dağıtmaya başlamış. Üye Otomasyon Programı ismi verilen proje ile birlikte hayata geçen sistem, günümüzde halen kullanılıyor. “Şu anda altı üyemiz bu programı kullanıyor. Geçtiğimiz yıl bu programa destek vermeye karar verdik. Piyasa şartlarının altında belli bir ücret karşılığı altı üyemize destek veriyoruz. Teknolojiden para kazanma adına attığımız ilk adım. Küçük bir adım ama bir adım.” Borsa İstanbul’a geldikten sonra gerçekleştirilen projelerden de bahseden Çöplü, EXAPI protokolünü değiştirerek, dünya standartlarına daha uygun hale getirmek amacıyla Financial Information Exchange (FIX) projesini hayata geçirdiklerini kaydediyor. “Eski sistemdeki sorunları gidermek üzere bir proje başlattık. Bu projeyi kendi kaynaklarımızla gerçekleştirdik. Bunu dışarıdan bir firmadan satın alsak, milyonlarca para ödemek durumunda kalabilirdik. Biz kendi kendimize bunu yaptık. Devreye henüz almadık, ancak kısa bir süre içerisinde devreye alacağız.” diyen Çöplü, sözlerini sürdürdü: “FIX projesiyle birlikte yazılım şirketlerini biz sertifikalıyoruz. Yazılım şirketlerinin bir kısmı da bu sertifikayı almış durumdalar. O yazılım şirketlerinin de hayatını daha kolaylaştırabilmek için özen gösteriyoruz. Test için bize geliyorlar, eskiden bunu da yapmıyormuşuz. Ancak artık yapıyoruz. Yanlarına bir aracı kurum almalarını istemeden onlara çalışabilecekleri ortamı temin ediyoruz.”
“Altyapı üstyapıyı belirler”
Borsa İstanbul’un teknoloji altyapısı stratejik ortaklıklarla gelişecek ve dünya standartlarına gelecek. Bu hedef bir yandan dururken, bir yandan da hayat devam ediyor. Dolayısıyla Borsa İstanbul’un şu anki sistemlerinin de ayakta kalması ve iyileştirilmesi kaçınılmaz. Çöplü, bu çerçevede de attıkları adımları özetliyor: “Üyelerimizin bağlantı hızlarını arttırdık. Özellikle PAY piyasası, hisse senedi piyasasındaki üyelerimiz bizim WAN’ımıza bir Mbit/sn hız ile erişebiliyorlardı ve bu yavaş kalıyordu, emir sayısı fazla, bu sebeple daha hızlı hareket etmek istiyorlardı, bunun haricinde ADSL gibi sadece bakır bağlantılara izin veriyorduk. Ben geldikten sonra burada da bir değişiklik yapmamız gerektiği ortaya çıktı. Gerekli çalışmaları yaptık ve hızı 2 Mbit/sn’ye çıkarıp, fiberin yolunu açtık. Şu anda üyelerimizin yüzde 30-40 civarı fiber ile bağlılar. Bu bize iki önemli şey sağladı, daha sağlam bir bağlantı ve daha fazla emir gönderebilme olanağı. Bunu geçtiğimiz Ekim ayında devreye aldık. Şu anda da üyeleri bu yönde teşvik ediyoruz. Fibere geçmeleri ve daha hızlı emir göndermeleri için. Bu konudaki çalışmalarımız daha da devam edecek. Bununla alakalı olarak VOB’dan da buraya ürünleri aktaracağız, aynı üyeler birden çok pazara bağlanıyorlarsa ayrı hatlarla gelmesinler bize, tek hatla bağlanıp istedikleri piyasalarla ilgili emri gönderebilsinler. Altyapı üstyapıyı belirler. Sonuç olarak verebileceğiniz hizmetler altyapınız ile sınırlı.”
Felaket Kurtarma Merkezi
Çöplü’nün göreve gelmesinin ardından Felaket Kurtarma Merkezi’nde de değişim olmuş. Çöplü, tamamlanan bu proje ile ilgili olarak şunları aktarıyor: “Daha önce Takas Bank’ın Şişli’deki binasında bir yerde yedeklerimizi tutuyorduk ve o alan artık bize yetmemeye başladı. Biz de üç kardeş kurum, Takasbank, MKK ve Borsa İstanbul olarak sunucularımızı yan yana koyalım düşüncesiyle, Türk Telekom’un Ankara Ümit Köy’deki veri merkezinden yer satın aldık ve buraya taşıdık.” Takasbank ve MKK’nin kardeş kurumlar olduğuna da dikkat çeken Çöplü, bu konuyu da şöyle açıklıyor:
“Takasbank’ın yüzde 50’si bizim. Bugün itibari ile yüzde 45’i bizim ama yakın zamanda hisse alımı ile birlikte yüzde 50’nin üzerine çıkmayı hedefliyoruz. MKK’nin ise yüzde 35’i direkt bizim, yüzde 65’i Takasbank’ın ve onun üzerinden de endirekt bir payımız var. Bunlarla birlikte hareket edebilmek için ortak bir veri merkezi ve ortak iletişim platformu adı altında iki tane proje başlattık. Hayata geçireceğimiz veri merkezi ile birlikte onları da bu veri merkezine taşıyacağız. Bu işlemlerden sonra 100 bin liralık bir maliyet tasarrufu sağlayacağız. İkinci olarak da ortak bir iletişim platformu yapacağız. Özellikle Takasbank’ın kendi üyeleri ile bağlantıları var. Telekom bağlantıları var. Biz kurumlara tek bir bağlantıdan ulaşmayı hedefliyoruz. Şu an kurumlar Takasbank’a, MKK’ya ve de bize ayrı ayrı bağlantılara bağlılar ve bu bağlantıları ayrı ayrı yönetiyorlar. İlerleyen süreçte bunu tek kanaldan sunmayı hedefliyoruz.”
Hedef: 100 mikro saniye
2008 yılında alınmış Stratus isimli makinanın da bu süreçte değiştiğini ve bu sayede işlem hacminin arttığını kaydeden Çöplü, borsa dünyasında başarının iki tane metrik değeri bulunduğunu söylüyor ve bunları şöyle özetliyor: “Birinci metrik emir gönderme hızınız ya da başka bir söylemle saniyede gönderebildiğiniz emir sayısı, ikincisi de sizin ana sisteminizin o emirleri saniyede işleme kapasitesi. Birinci metrikte bizim üyelerimiz saniyede 110 emir gönderebiliyor. İsviçre, New York ya da Londra Borsa’ları gibi borsalarda bu rakamlar neredeyse yüzbinlerle ifade ediliyor. Dünya piyasalarında bu emir süreci de artık mikro saniyelerle ölçülüyor. Yani, bir saniyenin milyonda biri olarak ölçülüyor ve NASDAQ mesela bununla gurur duyuyor, ancak İsviçre Borsa’sında 37 mikro saniyenin görüldüğünü ifade ediyorlar. Biz de stratejik ortaklık ile sistemimizi değiştirdiğimiz zaman, orada kendimize koyduğumuz hedef 100 mikro saniye. Borsa teknolojisi olarak bir diğer metrik ise, ana sisteminizin emir işleme kapasitesi. Üyeleriniz bu kadar hızlı gelirken merkeziniz bunu işleyemez ise bunun anlamı yok. Oradaki metrik ise, bizim yeni makina ile ulaştığımız rakam saniyede 5.000 emir. Daha önce bu rakam 2.500 idi. Yine stratejik ortaklı ile kendimize 30 bin rakamını hedef koyduk.”
Yeni veri merkezi
Borsa İstanbul’da yeni bir veri merkezi yapıldığını da kaydeden Çöplü, Maslak’taki kampüslerinde bu çalışmanın yapıldığını kaydetti. “İstanbul Finans Merkezi çerçevesinde Ataşehir’de yapılan komplekste yer almayacağız. Bu kararın çıkmasından sonra biz de yatırım yapmaya karar verdik. Burada yaklaşık 40 dönümlük bir arazi üzerinde değerli bir kampüse sahibiz. Yaklaşık 500 metre karelik beyaz alana sahip bir veri merkezi projesine başladık. Bunu detaylı tasarımları yapıldı. Şartnamesi firmalara ulaştı, burada da süreç devam ediyor. Hedefimiz yıl sonundan evvel veri merkezini hayata geçirmek. Hatta içine taşınmış olmak. Şu anki veri merkezimiz ihtiyaca yanıt verebiliyor, ancak kapasitesini genişletme olanağımız yok. Ve soğutma maliyeti standartların çok üzerinde çünkü cihazlarımız eski model. Veri merkezi ile beraber kablolama altyapımızı da elden geçireceğiz. Burada da dünya standartlarını destekleyeceğiz. Bu veri merkezini sadece kendi ihtiyacımız için değil. Üyelerimize hizmet vermek için de istiyoruz. Yani, artık borsacılar barındırma hizmeti vermeye başlamış durumdalar. Sebebi şu, yukarıda belirttiğimiz hızlara ulaşabilmek için emri veren sunucunun nerede olduğu önem kazanıyor. Üyelerimiz ya da üyelerimizin müşterileri artık emir gönderme sunucularını getirip bizim veri merkezimize konuşlandırabilecekler ve oradan bizim sunucumuza, yani hemen yan odaya istek gönderebilme imkanına kavuşacaklar. Bu dünya piyasalarında 4-5 senedir verilen bir hizmet.”
Teknoloji borsası
Borsaların günümüzde alışılageldik modellere para kazanmalarının olanaksız olduğunu kaydeden Çöplü, sözlerini şu şekilde noktalıyor: “Borsalar artık sadece emir işleyerek para kazanamaz durumdalar. Bunun için de para kazanabilecekleri farklı alanlara yatırım yapıyorlar. Barındırma bunun bir örneği, teknoloji satarak para kazanmak ise başka bir model ve biz de bu yönde adımlar atmak istiyoruz. Satabilecek bir teknolojimiz olduktan sonra, gerek ülke içinde ama daha çokta bölgesel bir güç olarak çevremizdeki ülkelerle bunları paylaşabiliriz. Hem ülkemiz adına hem de karlılık anlamında gelir getirici kalemlerin peşindeyiz. Bir strateji olarak bu bizim için önemli.”