Dijitalleşme sadece kişisel değil aslında kurumsal hatta tek bir departmanın ana sorunu. Buna rağmen her gün CIO’ların dijital dönüşüm projesini tamamlamak üzere sayısız girişimde bulunduğunu görüyoruz.
Bu çabalar nafile! Yeni teknolojilerin iş ortamını nasıl daha verimli ve renkli hale getireceğinin mücadelesini tek bir kişi değil her bir departman üstlenmelidir. Özellikle insan kaynakları departmanı ise dönüşüm sürecinde taşın altına elini koymaktan asla çekinmemelidir.
Veri odaklı bir anlayışla görevlerini yerine getiren insan kaynaklarının kuruma ne kadar fayda sağlayacağı kelimelere sığmaz. Yine de özetlemek gerekirse bu tarz yapıya sahip bir İK çok daha net adım atar doğru karar alır. Dolayısıyla kişilerin pozisyonu ve maaşları konusunda soru işaretleri derhal ortadan kalkar. Fakat daha önemlisi İK, hangi işin ne tip becerilere sahip bir ekip tarafından halledilmesi gerektiğinin kararını verir. Bu noktadan sonra da İK tarafından çizilen şablon olası krizler karşısında evrilir; ancak şablon bir çatı görevi görmeye devam eder. Özellikle yapısal olarak hızlı değişim gösteren kurumlarda bu özellik gerçekten hayati önem taşır. Tüm bu süreç ise dönüşümün asıl patronu CIO’ların yükünü hafifletecektir.
Veri odaklı İK’nın daha az bilinen bir başka yararı ise mevcut iş konusunda stratejik ortak gibi hareket edebilme kabiliyetine sahip olmasıdır. Veriye sahip ve onu kullanan bir İK, yönetim kurulu toplantısında bu birikimini harekete geçirecek potansiyele sahiptir.
Bu yapıya sahip bir İK pratikte nasıl çalışır?
İK’nın stratejik bir ortak olarak konumlanması iş açısından ne anlama geliyor? İK’ stratejik ortak gibi hareket ettiğinde OP&A dediğimiz organizasyonel planlama ve analiz özelliği daha verimli hale gelir. Bu özellik sayesinde İK, kurumsal bir gelecek inşa etmek için görüş ve bilgi edinir. Dolayısıyla uzun vadede gelecek garanti altına alınmış olur.
Peki, nasıl? İlk olarak CIO ve İK’nın doğru platformlarda doğru hizmetler altında ortaklığı sayesinde OP&A özelliğini kullanacak bir ortamı bulunması şart. Bu da aslında doğru yatırım ile paralellik gösteriyor. Birçok kurum iletişim teknolojilerine yatırım yaparken OP&A konusunu ne yazık ki ihmal ediyor.
OP&A alanında yapacağınız ilk yatırımda gözü pek olmalı ve olumsuz fikirlere kulaklarınızı tıkamalısınız. CIO’lar ve İK liderleri ve bankanız birlikte hareket ederek işin nasıl değişip şekilleneceği, harici kaynaklı ne gibi kontrol dışı etmenler beklediğinizi lider ekibinizle paylaşabilmelisiniz. Bir diğer önemli nokta da kurumunuzda söz sahibi lider ekiplere vereceğiniz tavsiyelerin sadece geçmişe değil aynı zamanda geleceği de garanti altına alan bir anlayışla sağlamlaştırılması gerektiğinin altını çizelim. İşin özünde siz aslında geleceğe dönük operasyon stratejinizi çizmiş oluyorsunuz.
Tabii bunun gerçekleşmesi için tüm operasyonların işbirlik ilkesi altında işlevsel halde olması gerekiyor. OP&A ve yeni stratejisiniz sadece CIO veya İK’nın yüksek performansıyla kotarılabilecek bir mevzu değil. Yine de bu ikilinin uyumu tüm ekiplere ışık tutacak. İK ve finans arasındaki ilişkiyi el alalım. İK profesyonellerinin %56’sı finansçılarla işbirliği konusunda sıkıntı yaşamadığını dile getirirken, finansçıların sadece %30’u İK ile uyumlu olduğunu ortaya koyuyor. Verdiğimiz örnekte sorunun temelinde İK’nin finansın diline hakim olmamasını gösterebiliriz. Her ne kadar bu araştırma İngiltere’de Loudhouse tarafından İngiliz şirketleri üzerinde yapılmış olsa da İK ile diğer departmanlar arasında iletişim kaybı olduğu evrensel bir gerçek.
Ortak bir dil oluşturmak
İşbirliğinin gerçekten çalışması için İK farklı departmanların dilinden asgari seviyede de olsa konuşabilmeli ve onların kullandığı araçlara hakim olabilmeli. Bu da iş alanında kullanılan her verinin İK tarafından anlaşılır hale gelmesi demek oluyor. Bu terminolojiden uzak kaldığı takdirde İK, bilimsel değil de içgüdüsel konuşuyor gibi gözükecektir. Dolayısıyla İK’nın finans ve bilişim departmanı gibi veri ile içli dışı olan departmanlarla arasını çok daha sıkı tutması gerekiyor. Ancak bu şekilde İK bazı yatırım kararlarını geç olmadan alıp kilit ortaklarla hareket edebilecek alanı yaratabilecek ve kurumu bir adım öne taşıyacaktır.
İşbirliğini öne çıkaran ve veri odaklı bir anlayış yapısına evirilen İK, kurumun büyüme anlamında sıçraması için gerçek bir potansiyele sahiptir. Aslında tahminlere göre operasyon ekipleri stratejik olarak yukarıda belirttiğimiz tarzda hareket ederse sadece kurumlar değil ülkeler de kârlı hale geçecektir. Centre for Economics and Business Research firmasının araştırmasına göre sadece büyük firmaların bu yazıda bahsedilen şekilde çalışması hesaplandığında İngiltere’de 10.4 milyar sterlin büyüme öngörülüyor.
İş dünyası tarihinde belki de ilk kez İK, yönetim kurulunun vazgeçilmez bir stratejik ortağı olmak için ihtiyaç duyulan araçların tümüne sahip. Bu fırsatı doğru değerlendirmek için yapılması gereken tek şey İK liderlerinin inisiyatifi ele alarak CIO’lardan görev beklemek yerine bizzat onların kapısını çalmak. O kapı bir kez açılınca kurumsal başarıların arkası kesilmeyecektir.